Kritik dört maçlık bir dönemeç
olarak adlandırdığım serinin ikinci ayağında Fenerbahçe Ülker, Anadolu Efes’i
84-65 mağlup etti. İlk çeyrek hariç maç beklentilerime paralel gitti ve
Fenerbahçe Ülker nispeten maça rahat bir şekilde noktayı koymayı bildi.
Fenerbahçe Ülker, hafta içi
Budivelnik Kiev karşısında maçı ilk üç çeyrek geride götürmüş ve Zeljko’nun
istediklerini ancak son çeyrekte parkeye yansıtabilmişti. Arada sadece üç
günlük bir zaman farkı olmasına rağmen takımın birbirine daha fazla alışması ve
rollerin ardındaki buğunun biraz daha aralanması, kriz döneminin üç çeyrek
değil de sadece bir çeyrek sürmesini sağladı. Maç içindeki oyuncu
performanslarında ve buna bağlı olarak takım performansın da dalgalanmalar
olması oldukça normal. Sadece zaman ilerledikçe maçın başlarında yaşanan kriz
döneminin muhakkak kısalacağını belirtmek gerek. Bu noktada olaya farklı bir
boyut kazandırarak Kiev maçındaki kriz süresinin Efes maçından daha uzun
olmasının en büyük sebeplerinden ikisinin, Ukrayna ekibinin doğru ve yüzdeli dış
şut tercihlerine nazaran Efes’in de bir o kadar yanlış haliyle de yüzdesi düşük
dış şut tercihleri olduğunu not düşelim.

Fenerbahçe Ülker kabuk
değiştirmeye çalışan, yenilenen bir ekip. Takımınızın başında her ne kadar
Zeljko olsa da zihniyet değişimi yapılması planlanan basketbol takımlarında, savunma setleri oturana dek oyun
hücum planları üzerinden yürütülmeye çalışılır. Fenerbahçe Ülker’in en azından
şimdilik bu bağlamda geçer not aldığını söylemeliyim. Hücum performansı
açısından kafama takılan tek nokta ise; geçen hafta Galatasaray Liv Hospital’ın
başarılı dış şut yüzdesiyle perişan ettiği Oktay Mahmuti’nin yanlış 1-3-1
savunmasına, Fenerbahçe Ülker’in neredeyse başarılı hücumunun olmaması. Bu
durumu maçın artık kopma noktasına gelmesine bağlayanlara ancak belirli bir yere
kadar hak verebilirim gerisi laf-ü güzaf olur. Unutmadan eğer Mahmuti 1-3-1
zone’da bu kadar ısrar edecekse, bu durumun Efes’n aleyhine olacağını ve takımda
1-3-1 savunmasına uygun oyuncu profilinin neredeyse olmadığını belirtelim.
Anadolu Efes’ten bahsetmişken
onlarla devam edelim istiyorum. İşlerin iyi gitmediği ve Kerem’in sakatlığının
da takımı oldukça olumsuz etkilediği çok net bir biçimde ortada. Belki ligde
ilk iki hafta karşılaştığı ekiplerin ligin en iyi iki takımı olması bu intibayı
doğuruyor olabilir ancak ben olayın farklı bir noktada olduğu kanısındayım.
Açık konuşayım, Efes’in ligdeki önemli maçlarda Kerem dışında ciddi yerli
katkısı alabileceği oyuncusu olmadığını düşünüyorum. Kadro mühendisliğinin bu
kadar kötü yapılması akıl karı değil.
İki takımın da alması gereken
çok mesafenin olduğu açık ancak bu yolda ilerlerken Fenerbahçe Ülker’in çok
daha doğru adımlar attığı ve taraftarını takıma inandırdığı bir gerçek.
Taraftar demişken artık o salonun daha etkin kullanıldığını görmek çok önemli
fakat yeterli olmadığı su götürmez durumda. Fenerbahçe Ülker oyun anlamında
ilerlemeye çalışırken seyircisinin de artık basketbol salon kültürü anlamında ilerlemesi gerek keza ilk adımlar
oldukça olumlu.
Bir iki satır da efsane için yazmazsam
ayıp etmiş olurum. Tüm salon ‘’Obradovic’’
sesleriyle inlediğinde kollarını iki yana açtıktan sonra benchi göstermesi
neden bu kadar büyük bir basketbol adamı olduğunun en büyük göstergesi diye
düşünüyorum. Ülke basketbolu adına korkunç derecede yanlışların yapıldığı bir
ortamda Zeljko Obradovic pamuklara
sarılıp korunulması, hiç kimseye verilmediği kadar değer verilmesi gereken bir
insan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder