27 Mart 2014 Perşembe

Carlos Mane

1 yorum:

Academia de Puma'nın futbolcu fabrikasından bir yenilik daha "Carlos Mane". Salzburg'lu Sadio ile uzaktan yakından alakası yok. Sporting'in son haftalardaki kahramanı. Peki bu tesadüf mü yoksa şans mı? Kesinlikle değil. Sporting bu sezon resmen küllerinden yeniden doğmasını başlıca sebebi bu tür oyuncuların takıma entegre olması (Jardim'in bu konuda etkisi çok büyük). İlk 11'de oynamayı ciddi şekilde zorlayan Mane attığı kritik goller ve yaptığı asistlerin yanında taraftarların özlem duyduğu heyecanı yeniden getirmiş oldu...


11/03/1994 Lizbon doğumlu çok erken yaşlarda -7 yaşında- alt yapıya dahil olmuştur. Bruma gibi 2012 yılında Sporting B takimi ile ilk çıkışını gösterdi. Ve ertesi yıl A takıma dahil oldu. Jardim'in yepyeni kurduğu kadroların en temel taşlarından biri oldugu kesin. İlk 11'de oynayamasa bile oyuna sonradan girdiği çok maç oluyor. Özellikle aynı mevkide Wilson Eduardo, Heldon, Capel ve Carillo ile tatli bir forma rekabeti oldugu kesin. 

Oyuncunun Profili: Atik, çevik, hızlı, bileklerine hakim oluşu, çabuk düşünmesi, topla münasebeti cok üst seviyede topla uzayabilmesi, hem çizgiye inmelerinin yanında sürekli içeri kat etmesi temel oyun özelliklerini yansıtıyor. Atletizmi ve fundemantalinin temel olarak sağlam olması (Academia oyuncularının genel olarak çalıştırdığı) onu özel kılıyor. 



Artıları: Boyunun dezavantajlarına rağmen (1,66 m) ikili mücadelelerdeki kararlılığı, sağlam kalabilmesi, dar alandaki yetenekleri (çalım, ince bir pas, verkaç), şut ve pas kalitesi, skoru değiştirebilme yönünü şimdiden değiştirebildiğini bir çok maçta gösterdi. 

Geleceğin yıldızı Carlos Mane:



Devamını Oku »

7 Mart 2014 Cuma

Liderler Çok mu İyidir ?

Hiç yorum yok:
Ligin yarısından fazlası bitmesine rağmen hala daha kendini bulamamış, formunu kazanamamış o kadar çok takım var ki. Şöyle bir baktığımızda bu yazıda ligin vasat takımlarından bahsedeceğimi düşünebilirsiniz ama aslında tam tersi. Aşağıda da gördüğünüz gibi lig sıralamasının zirve kısmını ve vasat kısmını görüyoruz. 



Benim yaptığım belki de değerlendireceğim takımların futbolcularına, teknik adamlarına saygısızlık olabilir. Bir taraftar olarak takımların ne gibi varyasyonlarla sahaya çıkabileceklerini yazacağım. Nacizane kendi futbol bilgimle bunu yapmaya çalışacağım. Alışılmışın dışında liderden, tuttuğum takım Fenerbahçe'den başlamak istiyorum. Her ne kadar 23 haftası geride kalan ligde 51 puanla lider durumda olsa da belli başlı sorunlar da var. Madde madde bu sıkıntıları yazacağım : 

1) YARATICI ADAM SORUNU 



Sırf şu sorun üzerine sabaha kadar satırları doldurabilirim. Ki daha önce de bir yazı yazmıştım bu konu hakkında. Evet, Fenerbahçe'nin yaklaşık 1.5 yıldır (Alex gittikten sonra) yaratıcı adam bir diğer tabirle 10 numara sorunu var. Topu ayağına alıp soğukkanlı bir şekilde topu ileri dağıtabilen, isabetli ve sert şutlar çekebilen ama aynı zamanda da kaleye plase şu çekebilen, modern futbolun gerekliliği haline gelen ve öyle sıradan istatistik denilip geçilmeyecek olan koşu mesafesini en üst seviyede tutabilecek bir 10 numara lazım. Belki artık eski bir görüş olsa da Fenerbahçe için şu yaratıcı adamın önemi bu kadar barizken, hiç alınmayıp veya defansif oynayan bir adamı yaratıcı yaptırtmak futbolun gerekliliklerine hainliktir biraz da. Bunları okurken "Salih'i iki dakkada harcadın yahu." dediğinizi duyar gibiyim. Salih bizim göz bebeğimiz, unuttuğumuz falan yok ama biraz bekleyip tecrübe edinmesi şart oğlu şart. Biraz daha bekleyelim bakalım.

2) ERSUN YANAL'IN TAKIMLARI GERÇEKTEN DÜŞÜŞ GÖSTERİR Mİ ? 



Geldiği ilk günde ha bire duyduğumuz bir cümledir şu "Ersun Yanal'ın takımları ligin 2. yarısında düşüş gösteriyormuş yav." cümlesi. Ben bu duruma pek kulağımı kabartmasam da bunu önemseyip düşünen ve "Ben futboldan anlıyorum." diyen azımsanmayacak derece bir grup insan söz konusu. Amacım kimseyi küçük düşürmek falan değil ama... Gerçekten de ama... Ersun Yanal bundan önce (Milli Takım'ı saymazsak) Manisaspor'u, Gençlerbirliği'ni, Trabzonspor'u ve Eskişehirspor'u çalıştırdı. Bu ligde kadro kalitesi ve ligde az çok neler yapabileceklerini tahmin ettiğimiz takımlar bunlar. Bu takımlarda sıradan diyebileceğimiz düşüşlerin ligin ikinci yarılarında düşüş yaşaması gayet normal. Mesela bizim QTM medyamız Ersun Yanal'ın bu düşüşlerini manşet manşet yayarken gidip de Milli Takım'dan ego denen saçma salak bir duygu yüzünden gittiğini yazıp söylemez. İşlerine öyle gelir ya da. Bu tip saçma şeyleri ortaya atanlar yüzünden belki de takım veya hoca etkilenmez ama medyanın bizim nazarımızdaki haberleri negatifliğe doğru kaçabilir. Bu da lider bir takım için dezavantaj teşkil ediyor.

3) FORVET SORUNU



Aslında kağıt üzerinde bakıldığında böyle bir şeyin olması çok zor. Ama gerçekten de böyle bir sorunu var Fenerbahçe'nin. Bakıldığı zaman Sow'un şu ana kadar 9, Emenike ve Kuyt'un 8, Webo'nun 6 gol attığını görsek de istikrarlı bir golcüsü henüz yok Fenerbahçe'nin. Örneğin taktik gereği maçlara 3 hücumcu ile çıkan Fenerbahçe bazen o 3'lüden alabileceği verimi üst düzeyde alsa da, bazen de Dünya'nın en formsuz 3'lüsü olabiliyor. Genelde Kuyt - Sow - Emenike 3'lüsünden oluşan hücum hattı başarılı olsa da bitirici, santrafor tarzı bir adamın takımda olmadığı da bir gerçek. Bunun zararını bu 4'lünün sakatlıkları esnasında çekecektir Fenerbahçe. Ki bu sıkıntıyı ikinci yarının ilk haftalarında çektiler. İlerde en azından bu sezonun sonuna kadar bu sıkıntıyı çekmezler belki ama yine de bu sıkıntıya bir çözüm yolu bulmalılar.

4) YEDEK YERLİ SANTRAFOR SORUNU 



Ülkemizde malum süre gelen saçma bir yabancı sınırı olayı var. Bu sınır yüzünden kulüpler rahat rahat transfer yapamıyor ve aldıkları 10 yabancının 4'ünü tribüne göndermek zorunda. En azından bu sezon için idare edilebilir gibi görülebilir belki ama seneye daha da sertleşecek olan yabancı sınırı devam ederse işleri zor. Galatasaray ve Beşiktaş gibi takımlarda olmayan yerli forvet sorunu Fenerbahçe'de fazlasıyla var. Devre arasında Semih'i de gönderen Fenerbahçe'nin oyuna sonradan girip oyunun kaderini etkileyecek yerli bir santraforu yok. Seneye sadece 5 yabancının ilk 18'e gireceğini düşünürsek durum daha da vahimleşiyor. Hali hazırda güzel ülkemizin zaten yerli forvet sorunu var. Hakan Şükür'den sonra düzgün forvetimizin olmaması içler acısı. Bu yoklukta ülkede 1-2 iyi adam var, 4-5 tane de idare edilebilecek düzeyde ismimiz var. Galatasaray en mantıklı olanı yapıp o 1-2 iyi adamı, Umut ve Burak'ı bünyelerinde barındırıyorlar. Geriye kalan Mustafa Pektemek, Ömer, Cenk Tosun gibi isimler de Beşiktaş'ın himayesi altında. Otomatikman yurt dışında oynayan yerli forvet alternatifini düşünmek zorunda kalıyoruz. Zihnimizi biraz kurcaladığımızda aklımıza Mevlüt geliyor. Fenerbahçe'de oynama olabilitesi epey yüksek oyunculardan. Fenerbahçe'nin şu anda yedek kulübesinde böyle bir futbolcusu yok. Giderilmesi gerekilen eksiklerden biri de bu.

5) VOLKAN'IN FORMSUZLUĞU 


Manchester United'ın efsanevi kalecilerinden Edwin Van der Sar bir kalecinin en formda ve en iyi döneminin tecrübenin de etkisiyle 32-35 yaşları arası olduğunu söyler. Normal sahada oynayan futbolculara göre kalecinin biraz daha yaşlı olması gerektiğini, bu yaşlılığın tecrübeyi getirdiğini söyler. Şu andaki as kadronun en tecrübeli ismi Volkan'ın son 2 sezondur yokları oynaması ve o meşhur Schalke'den yediği gol derecesinde goller yemesi Fenerbahçe'nin ve Milli Takım'ın as kalecisine yakışmayan hatalar tabi. Peki gerektiği zaman kalesinde devleşen Volkan neden son 2 sezondur saçma sapan goller yiyor ? Gerek omzundaki sakatlık, gerek 3 Temmuz'dan sonraki psikolojik durumu onu bu kötü duruma getirdi belki de. Volkan şu an Fenerbahçe'nin simgelerinden biridir. Onu bu yaşından sonra başka takıma göndermek aptallık olur ama kalenin kesin onda olmadığını farkına varması gerek. Fenerbahçe'nin yıllardır kaleci sorununun olmadığını biliyoruz. Daha Schumacher'den kaleci sorunu olmayan, Rüştü - Volkan - Serdar - tekrar Volkan gibi kaleciler yetiştiren Fenerbah.e artık yavaştan kaleyi Mert'e emanet etmeli diye düşünüyorum.

6) SALİH'İN İSTİKRARSIZLIĞI


Sadece Fenerbahçe'nin değil ülkenin de çok şey beklediği Salih, Ersun Yanal'ın gelişiyle beraber yedek kulübesinden ileri gidemedi. Sorunlar fazlaca bu konu hakkında. Salih'in sezon başından beri sadece 13 gün dinlenmesi, U21 Dünya Kupası ve çeşitli alt yaş kategorilerinde mücadele edip takımın temposuna bir türlü alışamaması önemli sorunlardan bazıları. Bunun dışında Ersun Hoca'nın bir türlü Salih'e güvenememesi, genç olduğunu öne sürerek üzerinde baskı olması diğer etmenler. Bana göre şu takımın en aklı başında ismi yaşına rağmen hala Salih. Topu ayağına aldığı zaman zoru değil de, en kolayı yapmak istiyor ve başarılı da oluyor. Ama tecrübesizliği ve hazır olmayı da bilinen bir neden. Bu belki şu an çok büyük bir sorun olarak gözükmese de ilerleyen yıllarda oynatılmadığı sürece gerek oyuncu gerek hoca gerek taraftar bunu yediremez.

Uzun lafın kısası liderler her zaman çok iyi değildir. Sezon sonunda belki şampiyon olacak bir Fenerbahçe olacak karşımızda. En yakın rakibine 6 puan fark atmış takımın bu kadar sorunu varsa diğer takımların hallerini varın siz düşünün. Bir sonraki yazımda Avrupa'da mücadele edip, ligde deplasmanlarda ha bire tökezleyen Galatasaray'ı yazmaya çalışacağım.

Uğur SEVER
Devamını Oku »