6 Nisan 2013 Cumartesi

Önder Özen ile yaptığımız röportaj



 Ntvspor yorumcusu Önder Özen ile güzel bir röportaj yaptık..Aklıma takılanları, hocanın bazı şeyler hakkındaki görüşlerini merak ettiğim her şeyi sordum, hoca da içtenlikle cevap verdi..Kendisine teşekkürü bir borç bilirim..





 Fenerbahçe'den teklif geldiğinde ilk olarak verdiğiniz tepki neydi ve bu teklifi yapan kişi kimdi ?

2001 yılının son ayında ESKİ Sporun altyapı sorumlusu olduğum dönemdi. Oğuz Çetin görüşmek istediğinde elbette çok şaşırdım. O dönem TFF de antrenör eğitiminden sorumlu olan Asafa Özkara tarafından önerilmişim. Hem Fenerbahçe’nin devre arası kamp programı hem de benim maç programım sebebiyle 2002 yılı başında görüşme gerçekleşti. Teklif aldığımda şaşırdım. ESKİ Sporda hedeflerim vardı ve işler yolunda gidiyordu. Büyüklüğün büyüsüne çabuk kapılan biri değilim. Yakınlarımla birlikte değerlendirdim. ESKİ Sporu bırakırken de çok zorlandım. Mütevazi bir kulübüm, büyük ideallerim ve onların beyaz gölgesi olduğuma inanan oyuncularım vardı. Projelerimi hayata geçirebileceğime inansaydım orada kalırdım. Ben ayrıldıktan 2 yıl sonra kulüp kapandı. Sonuçta 2002 martında resmen göreve başladım.


Kulübe adım attığınızda Avrupa kupasında ve ligde bir başarı beklentiniz var mıydı ?
Geldiğim sezon ligi 2.sırada bitirdik. Sonraki sezon Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Feyenorod’la eşleşmiştik. Takımda Rüştü, Ogün, Mirkoviç, Ortega, Rapaiç, Yusuf, Revivo, Washington gibi önemli yıldızlar vardı. Elbette herkes gibi benim de beklentim de büyüktü. Özellikle Feyenoord’u izledikten sonra daha da umutlanmıştım. Orta sahada Siji Ono ve Boswelt, Forvette Kalou, PVH gibi önemli oyuncuları vardı. Ancak ağır bir defansı ve vasat bir kalecisi olması Fenerbahçe’yi bir adım öne çıkarıyordu. Sonuçta iki maçı da kaybederek elendik. UEFA kupasında ise sadece AİK Solna’yı eleyebildik. Sonraki turda Panathinaikos’a elendik. Ligde ve Türkiye kupasında da çok kötü bir sezon geçirdik. Elde iyi planlamamış olsa da iyi bir kadro vardı. Ancak hem ülke içinde hem de Avrupa’da beklentilere cevap verilemeyen bir sezondu.


2008 yılında Samet güzel ile Sao Paulo Eyalet Kupasına gitmiştiniz. Beğendiğiniz futbolcular kimlerdi ?

Çok sayıda oyuncu hakkında bilgiler içeren bir rapor hazırladım. Sanırım hala duruyordur. Kulübün portföyüne dahil olan isimleri kulüpte görevi olmayan birinin paylaşması doğru olmaz. Bu soruya cevap veremediğim için üzgünüm.

Zico Fenerbahçe'ye geldikten sonra, takımda neler değişti ?
Oyun anlayışı belirgin bir biçimde değişti. Özellikle ilk 4 ay bu değişimin sancıları yaşandı. Ancak daha sonra son 10 yıldır Fenerbahçe’nin resmi oyun ideolojisi olan anlayışa dönüş yapıldı. Takımda ise önceki döneme göre çok daha pozitif bir hava egemen oldu. Zico futbolculuğunda bir süper star olmanın avantajlarını kullandı. Bir çok antrenörün sorun sandığı olayları kendi yöntemleriyle yönetti.Disiplin konusunda oluşmuş olan formal algının dışında bir anlayışa sahipti. Disiplin konusuna daha informal bir yaklaşımı vardı. Bu anlamda çok başarılı bulurum kendisini. İnsani yönleri, iletişim becerisi, sakin ve soğukkanlı yapısı takıma olumlu yansıdı. Yüzüncü yıldaki şampiyonluk ve sonraki sezon Şampiyonlar Ligindeki çeyrek final başarılı bir periyot olduğunu gösteriyor. Zico kendisine ve oyuncusuna başarı konusunda baskı yapmayan hatta üzerindeki baskıyı alan bir tarz ortaya koydu. Özellikle ilk sezonunun son 4 haftasına bakarsak takımın baskı altında ortaya koyduğu performansı görürüz. Atmosferi yüksek maçları başarıyla oynattığını söylemliyim. Büyük kulüpte olması gerektiği gibi cesur bir teknik adamdı ve bazı maçlarda çok cesur kararlar verdi. Samandıra’da çalışan emekçileri insanlığıyla etkilemeyi başardı. Benim için en büyük farkı olaylara bakışıydı. Bir örnekle anlatmaya çalışayım; O dönemde çok önemli çıkış yapan genç bir oyuncumuz vardı. Pahalı bir otomobil almıştı. Antrenmanlarda büyük abilerine bacak arası falan atıyormuş. Takımın ağabeyleri bana bu genç oyuncuyu ‘çok havaya girdiğini’ söyleyerek şikayet ettiler. Durumu Zico’ya anlattım. Bana aynen şöyle dedi; ‘Önder, çocuk iyi oynuyor. Bırakalım tadını çıkarsın. Bunu hakkediyor’. Bu size anlamlı gelmiyor olabilir. Benim içinse anlamı büyük. Türk futbolunun en büyük sorunlarından biri futbolcuların itaatkar olmaya zorlanması. Zico’nun o rahat bıraktığı futbolcu bugün sahada en doğru kararları veren oyuncuların başında geliyor. Çünkü o dönemde o çocuğun adına başkalarının karar vermesine göz yummayan bir antrenörü vardı. Bir futbolcu için insiyatif geliştirebilmek, karar verebiliyor olmak önemlidir. Bunu sağlayan bir antrenörünüz varsa birçok şeyi değiştirmiş demektir.

Sizin hayatınızda Zico'nun bir değeri hala var mıdır ?

Elbette var. Benim için zor zamanlarda fikrine başvurulacak bir bilge ve vefalı bir dosttur. Bende yeri bambaşkadır. Bir sözü düşünmem ya da harekete geçmem için yeterlidir. Kazandığı parayı favela’larda yaşayan insanlara yardım eden bir vakfa aktaran bir adamdan bahsediyoruz. Her yıl yardıma muhtaç Rio’lular için yardım maçları organize ediyor. Kendi parasıyla yaptığı küçük bir stadyum ve kamp binası var. Orada çocuk ve gençlere futbol öğretiyor. Eyalet liginde oynayan bir kulübü var. Burada yetişen genç yetenekleri bedelsiz olarak büyük kulüplere veriyor. Futboldan kazandığını futbola harcayan bir futbol adamı. Yalan dolan bilmiyor. Şerefiyle oynuyor, hakkıyla kazanıyor ya da kaybediyor. Ona değer vermemek mümkün mü?

Fenerbahçe'den ayrılma nedenleriniz nelerdir ?

Daum’la çalışmak istemediğim için ayrılmaya karar verdim. Ana sebep bu. Buradan Daum’la sorunum olduğu anlamı çıkmasın. Kendisiyle hiç sorun yaşamadım. Antrenörlüğünü de beğenirim ayrıca. Ancak beraber çalıştığımız 3 yıl içinde profesyonel iş ilişkisi dışına çıkmadık. Birlikte çalıştığımız dönemde profesyonel anlamda birbirini anlayan ve uyumlu çalışan insanlardık.

Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra, tekrar kulüpten size bir teklif geldi mi ? Takım çalıştırmayı düşündüğünüz oldu mu ?

Ayrıldıktan sonra teklif gelmedi. Büyük kulüpler istediğinizde dönebileceğiniz değil sadece istendiğinizde gidebileceğiniz kulüplerdir. Takım çalıştırmayı tabi ki düşündüm ve düşündüğümü de yaptım.

Neden futbolda antrenör ya da teknik direktör olmak yerine yorumculuk yapıyorsunuz?

Yorumculuğu isteyerek yaptığım sanılıyor galiba. Bu sorudan öyle anlaşılıyor. Verebileceğimin en fazlasını talep eden bir kulüpten teklif gelmiş olsaydı kategorisine ve olanaklarına bakmadan kabul ederdim. Teklif gelmiyor değil, geliyor. Ancak benimle çalışacak olan kulüp beni sadece bir Teknik Direktör olarak görüyorsa buna evet diyemem.

Yorumcu olduktan sonra, bir kulüpten teklif geldi mi ? Eğer geldiyse, bu teklifler ne teklifleriydi? Arka planda mı görev almak istiyorsunuz yoksa teknik direktörlüğü mü düşünüyorsunuz ?

Elbette teklifler geldi. Ancak teklif yapan kişilerin beni doğru algılamış olduklarını sanmıyorum. Arka plan ya da teknik direktörlükle ilgili soruya gelince; Plan arkada mı yoksa önde mi diye bakmıyorum. Bir kulübü büyütebilir miyim ona bakıyorum. Bakış açım bu. Büyütebileceğim bir kulüp varsa arka plan falan fark etmez. Sonuçta yeteri kadar kameraların önünde bulundum. Kadraja girmek gibi bir derdim yok. Gözlerden uzak olmak gibi bir kaygı da taşımıyorum. Sonuçta her gün aynaya bakıyorum ve gördüğüm kişinin kim olduğunu biliyorum. Bu kişi arkada durması gerekiyorsa arkada, önde durmak zorundaysa önde durur.


Sizce şu anki Fenerbahçe ile Zico dönemindeki Fenerbahçe arasındaki artı ve eksiler neler ?

Kadroyu kıyaslamam isteniyorsa, buna bence gerek yok. O dönemden kalan oyuncular artık daha büyük tecrübeye sahipler. Sonradan katılanlar ise kariyerli ve kaliteli oyuncular. Artılar olarak bakmak gerekirse Aykut Kocaman’ın teknik direktörlüğünde 30 yıldır alınamayan Türkiye Kupası kazanıldı. Biz alamamıştık. Yine bu dönemde UEFA Avrupa liginde çok önemli bir başarı grafiği var. Lazio önünde alınan 2-0’lık galibiyet büyük olasılıkla yarı final için yeterli olacak. Bu da çıtanın daha da yükselmesi anlamına geliyor. Zico döneminde de başarılı bir periyot yaşanmıştı. Şimdi de öyle. Bence bu dönemde eksi yok. Olması gerektiği gibi artılar var.

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın çeyrek final maçları hakkındaki görüşleriniz nelerdir ?

Fenerbahçe Lazio karşısında aldığı 2-0’lık galibiyetle yarı final kapısını açtı.Sezonun son virajına 3 kulvarda önemli hedeflerle giren bir takım var. Sezonun finali yaklaştıkça motivasyonun seviyesi daha da artacaktır. Galatasaray’a gelince; çok zor bir kura çektiler. İlk maçta alınan 3-0’lık yenilgi yarı final şansını yok denecek kadar azalttı. Ancak bu durum Galatasaray’ın Şampiyonlar Liginde başarılı olduğu gerçeğini değiştirmez. Çok önemli bir yol kat etti takım.

Sezon öncesinde transfer edilen Krasiç hakkında düşünceleriniz nelerdir ? İlk 11’de neden görev almıyor ?

Krasiç kalitesi ve kariyeri yüksek bir oyuncu. Neden oynamadığını bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum. Hiçbir antrenör elindeki silahı kendisine çevirmez. Oynamıyorsa bu kalitesiz olduğu anlamına gelmez ancak hazır olmadığı anlamına gelebilir.

Türkiye’nin geleceği olarak gördüğünüz oyuncular kimler ? Salih Uçan hakkında neler düşünüyorsunuz ?
Salih Uçan saf yetenek diye tanımlanabilecek bir oyuncu. Gelişimini tamamladığında Uluslar arası standarda eğilimli bir oyuncu olacak. Fenerbahçe’de Recep Niyaz ve Beykan ülke futboluna damga vuracak diğer genç oyuncular. Beşiktaş son yılların en önemli transfer hamlesini Oğuzhan Özyakup’u alarak yaptı. Oğuzhan bu haliyle maç kazandırabilecek bir oyuncu olduğunu ortaya koymuş durumda. Futbolunu olgunlaştırdığında ise Beşiktaş’a sezon kazandıracak bir oyuncu olur. Daha az bilinen ama gelecekte ismini sıkça duyacağımız oyunculardan bahsetmesek daha iyi. Zira sezon sonunda onlara ihtiyacım olabilir.

Emre’nin oynadığı maçlardaki Fenerbahçe ile oynamadığı maçlardaki Fenerbahçe arasındaki  fark nedir ? Volkan’ın performansındaki düşüşü neye bağlıyorsunuz ?

Emre az rastlanan kalitede bir oyuncu. Ofansif yetenekleri doğuştan. Defansif özellikleri ise öğrenilmiş beceriler. Oyunun iki tarafını da aynı kalitede oynayabiliyor olması onu farklılaştıran en önemli özelliği. Onu 1.sınıf bir oyuncu yapan özelliği ise ataktayken savunmayı, savunmadayken atağı düşünebiliyor ve planlayabiliyor olması. Bu çok az futbolcuda rastlayabileceğiniz bir özelliktir. Dolayısıyla da oynadığında sahada kusursuz bir oyun aklı vardır. Oynamadığında doğal olarak olumsuz etkiler sahada görülüyor. Sanırım oynamaması en çok Gökhan Gönül’ü olumsuz etkiler. Zira Gökhan temposu yüksek bir oyuncu ve önünde kullanabileceği alan varsa mutlaka koşu atıyor. Ancak Emre yokken bu koşuların çoğuna topla dönmeyen bir orta saha izliyoruz. Volkan’ın performansındaki düşüş çok normal. Çok ağır bir omuz sakatlığı geçirdi. Buna rağmen özveriyle oynuyor. Volkan’a karşı toleranslı olunmalı. Bunu hakkediyor. Takımına dünya kadar maç kazandırmış bir kaleciden bahsediyoruz. Sakatlığın etkileri ortadan kalktığında yine maç alan bir kaleci olduğunu gösterecektir.

Aykut Kocaman’ın taktik ve oyun bilgisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Büyük kulüplerde antrenörlük yapmak zordur. Medya, yöneticiler, kamuoyu ve taraftarlar beklentisi yüksek gruplardır. Beklentilerin yüksek olduğu yerde baskı da yüksektir. Aykut hoca bu baskıya rağmen bildiklerini yapmaya çalışan biri. Ancak bana göre önündeki en büyük engel kendi kendine yaptığı baskı. Oyuncu olarak başarılar yakaladığı bir camiada antrenör olarak görev yaparken daha büyük sorumluluk hissedersiniz. O da zor bir dönemde birçok sorunu göğüsleyerek işini yapmaya çalışıyor. Kolay değildir. Pozisyonu gereği üzerinde çok baskı var. Birde öz-baskı ilave olunca iki kat yoruluyor. Böyle bir ortamda insanın karar mekanizması olumsuz etkilenir. Sistemik bir teknik adamdır. Sistemik teknik adamlar kendi adına kumar oynayabilirler ancak temsil ettikleri camialar adına kumar oynamazlar. O da böyle yapıyor. Sezgileri yerine prensiplere göre karar veriyor. Zordur bu. Sezgisel teknik adamlar çabuk karar verirler. Gemiyi hemen batırır ya da çarçabuk limana yanaştırırlar. Aykut Kocaman sabırlı bir adam ve takımını da sabırlı oynatıyor. Taktik ve oyun bilgisine gelince; bunu ancak kendisinden daha deneyimli birine sormalısınız.

Aykut Kocaman’ın yanında çalışmayı düşündüğünüz oldu mu ?

Olmadı.

Bu sezon ligde hangi takımın oynadığı oyun size zevk veriyor ?
Eskişehirspor her maçının belli bazı bölümlerinde heyecan veren bir oyun oynuyor.Aynı şekilde Beşiktaş’ın çabuk saha boşaltarak oynadığı oyun keyif veriyor. Yüksek tempoya çıkabilen her takım izleyene keyif verir. Ligin ilk yarısının son haftalarındaki Karabük takımı da izleyenlerin beğendiği oyunlar oynamıştı. Bursaspor’u da beğenirim. Edu ve Belushi’nin önündeki Sestak-Tuncay-Batalla-Pinto dörtlüsü tempoyu yükselttiklerinde kaliteli oyun çıkartabiliyorlar. Galatasaray’da ligde ve Avrupa’da yüksek tempoya çıktığında izleyene keyif verir. PTT 1.ligde Erciyes olgun oyun oynayan bir takım. 1461 Trabzon takımı 0-0’ı en iyi oynayan ekiplerden biri. 2.ligde Balıkesirspor’u ilk yarıda 2 kez izlemiştim. Çok beğendiğimi söylemeliyim.

1 yorum: