27 Nisan 2013 Cumartesi

Direkler izin vermedi !!!

Hiç yorum yok:


Benfica’da cezalı oyuncular olduğu için Jorge Jesus’un değişiklik yapması bekleniyordu. Cezalı olan Enzo Perez, Almeida ve takımın kaptanı olan Luisao’nun sakatlığı sonrası farklı 11 bekleniyordu.. Avrupa Ligindeki maçların en kilit ismi olan Perez’in yokluğunda Gomes ve sağ bekte Maxi görev aldı. En büyük sürpriz benim için Aimar’dı. O Jogo da Aimar ismini görünce çok şaşırdım bu sezon neredeyse oynamayan El Mago yarı finalde ilk 11’de çıktı...

Fenerbahçe klasik 11 ile her zamanki gibi sahadaydı...

Gelelim maça Fenerbahçe belki de Mönchengladbach maçından sonra oynadığı en iyi maçtı. Bana göre hem hücum anlamında hem taktik hem takım savunması adına mükemmel bir takım vardı. Sahadaki bütün oyuncular görevlerini eksiksiz yerine getirdi ilk yaridaki Cristian hariç. Cardozo’nun tek santrafor oynadığı Benfica’da Egemen FB formasıyla oynadığı en iyi maçıydı. Cardozo’yu hem etkisiz hale getirip hem fiziksel üstünlük kurarak Benfica’nın bütün hücum planlarını suya düşürdü. Kontra atak ve kapacakları toplarla hızlı şekilde hücuma çıkmayı planlayan Jesus yanıldı. Ziegler FB’deki en iyi maçını oynadı. Sow’un savunma anlamında etkisizliğine rağmen bindirdi ön alanda müthişti.

Gelelim Gökhan Gönül’e Melgarejo’nun olduğu kanadı tek başına durdurdu diyebiliriz (yaptırdığı penaltı örnek). Kuyt ve Gokhan, sol tarafı en yumuşak karnı olan Benfica’nın zaaflarını cok iyi degerlendirdi. Ola John’un tecrübesizliği de eklenince orayı kusursuz işledik... Volkan’ın inanılmaz konsantrasyonu; Yobo-Egemen’in kusursuz uyumu 0 risk ve basit oynaması ve dikkatli oluşu, Meireles’in seken topları alması ve inanılmaz sogukkanlılığı, Topal’ın Yobo-Egemen’e yakın oynayıp orta alanı kaplaması olunca ve önde basıp, bol bol pas yapıp rakibi hataya zorlayınca Benfica’nın defoları ortaya çıktı.

Savunmadan pas ile çıkmayı hep tercih eden Benfica savunmasını sürekli rahatsız ederek bozduk. Matic’in orta sahadaki etkisizligi + Gomes’in yetersiz oluşu kontrolü bize geçirdi.
Webo ve Sow’un sürekli hareket halinde alan değistirmeleri Jardel -tam saatli bomba zaten- üzerinden bol bol tehlike yarattık...

Maçın ilk 5 dakikası hariç ve son 10 dakika’yı çıkarınca 75 dakika domine ettiğimiz bir maç oldu. Bu sezon Barcelona ve Celtic maçlarında yenilmesine rağmen oyun olarak ezilmeyen Benfica’yı dün Fenerbahçe resmen sildi...


Şimdi asıl soru Benfica mı kötü oynadı Fenerbahçe mi çok iyi oynadı? Bence Fenerbahçe’nin mükemmel oyunu, önde basmayı seven ve savunmasındaki problemlere rağmen hep 3. bölgede olan Benfica bu sezon oynadığı en ters takımla karşılaşınca bocaladı. Porto’nun bile başaramadığını Fenerbahçe başardı. Hep savunduğum bir tez vardır eğer Gökhan Gönül sahada varsa, iyi oynarsa hücum gücümüz ciddi şekilde artıyor. Özellikle ilk 45 dakikada harika oynayan Gökhan bence maçın gizli kahramanıydı. Yaptığı şok preslerle hızlı çıkışları ve kaptığı sayısız toplarla çok büyük katkı yaptı Topal ve Ziegler ile birlikte... Topal’ın bu takımda ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk (Gençlerbirliği maçında eksikliği hissedildi). Kaçan penaltı ve direkten dönen toplar… Kısaca Fenerbahce Benfica’yı sahadan sildi. Benfica Top rakipteyken sıradan hale gelen bir takım. Aykut Hoca’nın bunları iyi analiz ettiği belli.

Meireles’in sakatlığı Webo ve Topal’ın cezalı olmaları büyük sorun. Kadiköy’de gol yememek çok önemliydi, bu çok büyük artı, rövanşta yapmamız gereken tek şey bir gol atmak, çok iyi takım savunması yapmak ve disiplinli kalmak…





Devamını Oku »

25 Nisan 2013 Perşembe

Tarihi bir maç..

Hiç yorum yok:
Bizler bugün oynanacak olan yarı final maçına tanıklık edeceğimiz için çok şanslıyız..Kupa gelir, gelmez, orasını bilemem ama yarı finalde olmak, başlı başına bir tarihi başarıdır..Herkes de heyecan, kafada farklı düşünceler var..Geçen haftaya kadar Armsterdam'ı dilinden düşürmeyen taraftar, Gençlerbirliği mağlubiyetinden sonra karalar bağladı..Lig de farklı, Avrupa'da farklı oynayan bir takım seyrediyoruz bu sezon..Yarın nasıl oynayacağımızı az çok kestiriyoruz ancak taraftarın tepkisini kestiremiyoruz...Son düdük çalana kadar destek bitmemeli, oyunculara coşkumuzu, heyecanımızı hissettirmeliyiz..

Aykut hoca, Benfica'nın daha atak ve maça daha hızlı başlayacağını söyledi..Muhtemelen de öyle olacak..Eğer bu oyunu oynadıkları dakikalarda golü bulurlarsa, morallari bozmamak gerek..

Yarın ki maç için takıma ve hocaya güven tam..! İstediğimizi alıcaz ve Portekiz'e turu geçmiş bir şekilde gidicez inşallah! Yarın bu saatlerde yüzümüzün gülmesi dileğiyle...
Devamını Oku »

24 Nisan 2013 Çarşamba

Jupp Heynckes, Bayern Münih, Pep Guardiola Üçgeni

Hiç yorum yok:
Jupp Heynckes kimdir?




Jupp Heynckes 9 Mayıs 1945'te Almanya'da doğdu. 63-78 yıllarında Borussia Mönchengladbach ve Hannover 96'da oynadı. Bugüne kadar çalıştırdığı takımlar: B. Mönchengladbach, Bayern Münich, Atletic Bilbao, E. Frankfurt, Tenerife, Real Madrid, Benfica, Atletic Bilbao, Schalke 04, B. Mönchengladbach, Bayern Münich, Bayer Leverkusen ve halen görevini sürdürdüğü Bayern Münich...

Bavyera ekibini çalıştıran deneyimli kurt adam sezonun bitmesine 6 hafta kala takımı şampiyon yaptı. Şampiyonlar Ligi'nde de yoluna dolu dizgin devam ediyor. Yarı final ilk maçında Barcelona'yı 4-0'la ezen panzerler rövanş öncesi avantajlı konuma geçtiler. 2012-13 senesinde 3 kulvarda da yoluna devam eden Bayern Münich, Almanya Kupası'nda finali Stuttgart ile oynayacak.

Bayern Münich geçen sene ligde şampiyonluğu Dortmund'a kaptırmasına karşın Şampiyonlar Ligi'nde başarılı bir sezon geçirdi. Kupada finale kadar yükselen Bayern, uzatma dakikalarında Robben'in ayağından bir penaltıdan yararlanamayınca maç penaltılara gitmiş ve penaltılar sonunda şampiyonluk Chelsea'ye kaptırılmıştı.


Bavyera ekibi bu kadar başarılı bir sezon geçirmesine karşın yola Pep Guardiola ile devam edileceğini açıklanmıştı. Ayrıca yönetim kurulu Heynckes'in sezon sonu emekli olacağını açıkladı. Heynckes ise "Yaşım 68 oldu, emeklilik yaşım çoktan geldi, sezon sonu kariyerimi noktalamak istiyorum." şeklinde açıklamada bulundu.

Kulübün Pep'i ve Heynckes'in emekli olacağı açıklanmasına rağmen o günlerde Heynckes'in adı Schalke 04 ve Chelsea ile anıldı. Sezon sonu geldiğinde Heynckes emekli mi olacak yoksa başka takım mı çalıştıracak onu zaman gösterecek...

Yeni sezonda Bayern'i çalıştıracak Pep daha önce EPL'de bir takım çalıştırmak istediğini açıklayınca gözler Chelsea ve Manchester City'e çevrildi. Fakat sürpriz bir şekilde Bayern'in yeni teknik direktörü olduğu açıklanmıştı. Pep önümüzdeki sezondan itibaren 2016 yılının Haziran ayına kadar geçerli olan sözleşmeye imza attı.

Pep teknik direktörlük olarak ilk deneyimini 37 yaşında başına geçtiği Barcelona'da yaşadı. Bu süre içerisinde Barcelona ile 14 kupa kazandı. Göreve geldiği ilk sene yarıştığı 6 kulvarda da kupa kazanarak bir rekora imza atmış oldu. (UEFA Şampiyonlar Ligi, LA Liga, İspanya Kral Kupası, İspanya Süper Kupası, UEFA Süper Kupa, FİFA Dünya Kulüpler Kupası)



Heynckes ve Pep Guardiola'nın sistemleri uyguladıkları taktikler bakımından farklılık gösteriyor. Heynckes 4-2-3-1 uygularken Pep Guardiola -Barcelona'nın başına geçtiğinde oturmuş sistem- 4-3-3 sistemini uyguluyor. Barcelona bu sistemde pas organizasyonuyla rakibi -hatta bazen izleyiciyi- yoruyor. Bu pas organizasyonlarında isabetli ayaklar Xavi, Sergio ve İniesta başrol oynuyor. Pep'in geliştirdiği bu sistemin temelinde rakibe top göstermeden, bol pas ile yavaş yavaş rakip kaleye ilerleme yatıyordu. Barcelona'nın attığı gollerin çoğu ceza sahası içerisinden. Golü bile pasla atıyorlar neredeyse. Pep ayrıldığından beri Barcelona, uzaktan şutları daha fazla atmaya başladı gibi. Tito, Pep'e göre daha az pas yapan bir takım oluşturdu.

Gelelim Heynckes'in taktiğine... Heynckes'in taktiğinin temelinde hızlı kontra atak yatıyor. Oluşturduğu takım şuan da Dünya futbolundaki sayılı hızlı kontra yapan takımlardan. Takım savunma yaparken defans hattı resimdeki gibidir. Atağa çıkarken ise sağdan Lahm, soldan da Alaba ileri bindirir ve orta saha görevi üstlenirler. Yani defanstayken 4-2 defans hattı atağa çıkınca 2-4 şeklini alır. Bayern tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip. Bunu aldıkları sonuçlardan ve gole doymamalarından anlayabiliriz. 90 dakika aynı enerjiyle rakibe saldırıyorlar, durmak bilmiyorlar.

Jupp Heynckes'ten muhteşem ve oturmuş sistemli bir takım alacak olan Pep Guardiola'nın Bayern'de neler yapacağı merak konusu...

Devamını Oku »

23 Nisan 2013 Salı

Nobre-Bobo buluşması

Hiç yorum yok:

Götze'nin Münih'e transferi konuşulurken, ligimizde Kayserispor'un kaderini değiştirecek bir transfer gerçekleşti. Küme düştüğü kesinleşen Mersin'in golcüsü Nobre, Kayserispor'a transfer oldu. Kayserispor'da Bobo'nun bulunması, Nobre'nin hem lehine hem aleyhine.

Birbirini tanıyan iki golcü, Kayserispor'da hedefi yükseltir ve bu ikili minimum 25 gol atar. Bobo zaten mevcut kadro ile şuana kadar 15 gol atmış durumda. Nobre ise bu ligin en iyi golcülerinden biri. Mersin'i ligde tutmak için uğraştı ancak başaramadı. Sezonun ortasında ve geçen sezon Fenerbahçe'ye döneceği haberleri vardı ancak şartlar uymayınca gerçekleşmedi transfer.

Kayseri'nin bu sezon ki sisteminde yedek de kalabilir, 11'de Bobo ile birlikte de görev alabilir. Bazı maçlarda aynı anda sahada olacaklardır muhtemelen. Nobre ise formunda olduğu zaman Kayserispor'a çok kritik puanlar kazandıracaktır.

Devamını Oku »

İlk defa Barcelona favori değil..

Hiç yorum yok:
  Barcelona'nın 5 sezon önce yendiği Bayern Münih ile bu sezonki Bayern Münih arasında çok fark var. O zaman Pep'in Barcelona'da geçireceği başarılarla dolu 4 sezonun başlangıcıydı. Şimdi ise Barça'nın başında Pep'in yardımcısı Tito var ve Barcelona'da bazı şeyler hala aynı..Bayern Münih ise bu sezon bazılarına göre, tarihinin en iyi sezonunu geçiriyor Heynckes'in önderliğinde..Bu sezon Avrupa'da en iyi hücum yapan takımlardan biri, en iyi hücum oyuncularına sahip bir takım Münih.

  Barcelona, Bayern Münih'e karşı favori olarak gösterilmiyor. Uzun bir süreden sonra Barça, ilk defa bir maçta favori değil. Bu cümleyi 2-3 sene önce duymuş olsaydık, "bas git, dalga geçme benle" derdik, karşımızdaki insana..Şimdi ise normal karşılanıyor, çünkü karşılarında bu sezon bol bol gol atan bir Bayern Münih var. Sammer geldikten sonra şahlanan Bayern Münih, şuan Avrupa'da her takımdan daha üstün gösteriliyor ve Şampiyonlar Ligi kupasını alamazlarsa, başarısızlık sayılacak.

Devamını Oku »

Türk Futbolunun en büyük hocası Yılmaz Vural..

Hiç yorum yok:

Yılmaz Vural, her zaman büyük takımlardan birini çalıştırmak istediğini dile getiriyor ve bunu söylemekten hiçbir zaman çekinmiyor..Bu isteği bir günlüğüne de olsa gerçekleşmişti bir zamanlar..Gece anlaştığı Fenerbahçe'den sabah kovulduğunu söylemişti katıldığı bir programda..

Küme düşmemek için mücadele eden her  takımın ilk olarak teklif götürdüğü bir teknik adam kendisi. Basında yaptğı hareketler ve açıklamaları ile konuşulan Yılmaz hocanın takımlarında oynattığı oyun ve sistem her zaman eleştirildi..

Türk futbolunun en tecrübeli, en mantıklı konuşan teknik direktörlerinden biri olan Yılmaz Vural, zaman zaman Türk futbolunun yaşadığı sıkıntıları da belirtiyor ancak kendisini ciddiye alanlar olmadığı için, hemen unutuluyor. Ancak bir oyuncuyu övdüğünde ya da bir teknik adama laf attığı zaman hiçbir zaman unutulmayan sözleri var.

Son olarak Radyospor'a konuşan Yılmaz hoca açıklamalarında, Türk futbolunu ve Federasyonun şuan ki sistemini eleştiriyor ancak bu açıklamalarından önce "Drogba at gibi koşuyor" diye bir ifadesi var. Türk futbolunu eleştirdiği sözleri önemsenmeyecek bu açıklamasından dolayı belki..Yine de sıkıntıları dile getirmekten kaçınmamış ve bunu açık açık dile getirmiş..Futbolla bağlarını kopardıktan sonra, değeri anlaşılacak bir hoca..Ne de olsa bizim milletimiz, bir şeyin değerini kaybettikten sonra anlıyor.
Devamını Oku »

Akhisarspor & Ankaragücü

Hiç yorum yok:
Teknik direktör Mustafa Kaplan'ın
galibiyet sevinci
Akhisarspor Süper Lig'de, Ankaragücü PTT 1. Lig'de direniyor. Akhisarspor'un Gekas'ı olduğu için şanslılar ve ligde kalmayı başardılar diyebiliriz..Ankaragücü'nün gerek kadro, gerek maddi açıdan ligde kalması oldukça zor ama oyuncular terlerinin son damlasına kadar mücadele ediyorlar. Bu akşam Boluspor'u 10 kişi kalmalarına rağmen 1-0 yendiler ve Oğuz hocayı görevinden ettiler.

Yarın nelerle karşılacağı belli olmayan takımda inanç ve takımdaşlık olduğu için belki de buraya kadar geldiler. Sezon sonu birkaç futbolcu ile de yollarını ayırmaları muhtemel olan takım, bu şartlar altında şuanki noktaya kadar gelmiş durumda. Alınan galibiyetler, birlik ve beraberlik, buraya kadar gelmeleri alkışlanacak bir olay..
Devamını Oku »

21 Nisan 2013 Pazar

Akhisarspor ve Fanis Gekas

Hiç yorum yok:

 Fanis Gekas, Samsunspor ile Türkiye'ye merhaba dedi..Samsunspor'un bu transferi açıklandığında, birçoğumuz "küme düşme yolunda olan Samsun, kötü transferlerine devam ediyor", "Gekas'ta kim ya ? 31 yaşındaki adamdan ne bekleniyor ?" gibisinden sözler söylemişizdir..İkinci yarıda katıldığı Samsunspor'a bomba gibi giriş yapan Gekas, attığı goller ile kendini bizlere tanıtıyordu. Oynadığı oyun ve forma giydiği 11 maçta 8 gol atarak, Samsunspor'un kümede kalma umutlarını son haftaya kadar taşıyan Gekas'ın onca çabasına rağmen takım küme düşüyordu. Takımın küme düşmesinden sonra, Samsunspor ile yollarını ayıran Gekas, İspanya ligi ekiplerinden Levante'ye transfer olmuştu. İspanya'da geçirdiği ilk yarıda, süre aldığı 8 maçta gol atamayan Gekas, ara transfer döneminde takımdan ayrılıyor, yine ligimize dönüyordu.


  Akhisarspor ile anlaştığında kendini tanıyan Türk futbolseverler, "Akhisarspor yaptığı transfer ile ligde kalmayı garantiledi" biçiminde yorumlar yapıyordu. Akhisarspor forması altında ilk maçına Kayseri deplasmanında çıkan Gekas, Akigolarda ki ilk golünü de atıyordu. Akigolar ilk yarıda oynadıkları oyun ile birçok kişinin sempatisini kazanmıştı, Gekas transferi ile bu sayı daha da artıyordu. Gelinen nokta da kimse Akigoların ligden düşmesini istemiyor, hatta alınan Beşiktaş galibiyetiyle ligden düşmeyecekleri garantilendi yorumları yapılıyor. Gekas ise Akigoların forması altında çıktığı 11 maçta 10 gol attı. Samsunspor forması altında çıktığı 11 maçta 8 golde kalan Gekas, bu sezon biraz daha formda gözüküyor. Attığı gollerle takımına 19 puanlık bir katkı sağlayan gol tanrısı Gekas, 2. yarıda ligde en çok gol atan 3. oyuncu konumunda. Beşiktaş'ın sezon öncesi transferi Olcay'ın attığı gol kadar gol atan Gekas, gol tanrısı lakabının hakkını sonuna kadar veriyor.

Son sözü ise sosyal medyada yazılan bir söz ile koyalım.."Gekas yüksek bonservisle transfer olan santraforlara 1980 yılında tepki olarak doğdu." 

İyi ki varsın Gekas! Gekas transferini yaptığın için teşekkürler Akhisarspor!



Devamını Oku »

18 Nisan 2013 Perşembe

Fenerbahçe Olmadan Hayat Çekilmez!

Hiç yorum yok:


İlk kez bloga bir beste koyuyorum..Yine duygulara tercüman, yine müthiş beste..Yapanların ellerine, ağızlarına sağlık...

Sözleri şöyle:
Bir seni sevmiştim yalan dünyada, 
Döktüğüm göz yaşı uğruna feda,
En güzel aşkları yaşadım ama,
Şampiyon görmeden girmem girmem toprağa,

Arasam dünyayı eşin bulunmaz,

Öyle bir sevdasın paha biçilmez,
Lacivert olmadan sarı sevilmez,
Fenerbahçe olmadan hayat çekilmez.
Devamını Oku »

17 Nisan 2013 Çarşamba

Rakip: BENFİCA

1 yorum:



Avrupa ligi yarı finalinde rakibimiz olan Benfica’yı gelin hep beraber yakından tanıyalım…
                                                


Portekiz futbolunun en büyük iki kulübünden biri olan Benfica geçmişi ve başarılarıyla dikkat çekiyor... ‘Efsane başkan’ diye haykırılan Luis Filipe Vieira ile gözü kara ve çalışkanlığı ve cesurluğu ile bilinen Jorge Jesus ise teknik direktörlüklerini yapmaktadır. 2009‘dan beri 65 bin kapasiteli Estadio da Luz stadı ve ateşli taraftar olarak adlandırılan SerBenfiquistas grubu yaptığı koreografi ve maç öncesi tribün şovu ve kulübün simgesi olan kartal uçurmaları ile bilinir dikkat çeker...


Kadrosunda 26 futbolcu bulunduran Benfica da oyuncular su şekilde;

Kaleci; Artur , Mika , Paulo Lopes
Savunma; Luisao, Garay, Maxi Pereira, Melgarejo, Jardel, Roderick, Luisinho, Miguel Vitor
Orta Saha; Aimar, Carlos Martins, Salvio, Gaitan, Matic, Urretaviscaya, Andre Almeida, Enzo Perez, Andre Gomes
Forvet; Cardozo, Lima, Ola John, Rodrigo, Kardec, Michel

Takımın kaptanlığını Luisao yapmaktadır. Bir Benfica efsanesi olarak görülen oyuncunun lakabı O Patrao -yani patron- liderlik, inisiyatif aldığı için... Takımın bir diğer çok tecrübeli oyuncusu Arjantinli Pablo Aimar aynı zamanda 2. kaptan olan El Mago lakaplı oyuncu Benfica’nin çok önemli parçalarından biri. Takımdaki diğer önemli oyuncular Maxi Pereira, Garay, Cardozo, Matic, Lima, Gaitan, Salvio takımın iskeletini oluşturan ve takımı taşıyan diğer isimler...

Geçen sene takımda başarılı olmuş oyuncuların, orta sahanın en önemli iki yıldızı olan Witsel, Javi Garcia’nın satılması, Nolito-Saviola’nın gidişleriyle ve Carlos Martins’in oğlunun kanser olmasıyla ve futboldan uzaklaşan oyuncularının yerlerinin dolmaması ile Jesus ve yönetim arasında gerginliklerle başlamış oldu, nitekim de Şampiyonlar liginden ilk turda elenen ve ligde puan kayıpları ile başlayan Benfica’da işler hiç iyi gitmiyordu. Ligin ilk yarısını kabus gibi geçiren Benfica'lı taraftarlar hem yönetime hem de teknik direktöre homurdanmaya başlamıştı...

Ligin ikinci yarısına fırtına gibi giren ve üst üste galibiyet serileri ile başlayan ve hem Avrupa Ligi’nde ve hem kupada yoluna kayıpsız giden Benfica adeta yeniden doğmuş gibiydi. Leverkusen, Bordeaux, Newcastle gibi takımları eleyen Benfica'da her şey yoluna gitmişti ligde de beraberlik dahi zor gören ve Porto’ya 4 puan fark atan takım için her şey çok iyi gidiyor... 3 kulvarda toplam 58 maçta 41 galibiyet 14 beraberlik ve sadece 3 yenilgi alarak devam ediyorlar. Bu 58 maçta attıkları 135 golle Avrupa’nın en önde gelen hücum takımlarından biri oldular.



Gollerin yarısından çoğu forvet hattı tarafından atılırken Cardozo, Lima, Rodrigo, Gaitan büyük pay sahibi... Takımın bu sezon en önemli oyuncusu kesinlikle Matic savunma ve hücum hattı bağlantısını kuran ve yanındaki Perez, Gomez, Gaitan ile değişmeli oynasa da orta sahada genelde tek kalıyor. Takımda en çok pas alan ve veren, en çok ikili mücadele kazanan ve attığı uzaktan gollerle Benfica sisteminin en önemli parçası bu seneki.

Jorge Jesus’un vazgeçilmez 4-3-3 ünü sahaya çok iyi yansıtan bir takım, rakibe göre değil kendine göre oynayan Benfica hücumda inanılmaz şekilde kolay gol atan bir takım haline geldi. Pas oyunundan çok kanat atakları ve duran toplardaki varyasyonları, verkaç-duvar paslaşmaları ile hücumda inanılmaz bir zenginlik yaratıyorlar. Savunma hattını orta sahada kuran ve stoperlerin ayağa pastan çok dikine kanatlara uzun toplarla oyun başlatan bir takım, orta sahadaki zafiyetlerini ve takım savunmasındaki arızaları örtmek için Luisao ya da Garay, Matic ile çok yakın oynuyor. Savunması ağır olan ve devşirme bir sol bek olan Melgarejo’nun yaptığı kademe ve hatalar pahalıya patlayabiliyor gecen sezon bekten çok açıkta ve kanatta oynayan Melgarejo takımın zayıf halkası olarak çarpıyor, sağ bekteki Maxi defansif açıdan çok ofansif meziyetlerine sahip olunca, çok gol atmalarına rağmen savunmada çok pozisyon veriyorlar, çok iyi bir kaleci ye sahipler diyebiliriz bu sezon sayısız puanlar ve maçlar kazandırdı takımına. Taraftarlar tarafından Rei Artur ismi boşuna takılmadı. Bir çok avantajları olduğu gibi zafiyetleri de var tabi önde baskı ve pres yapan ve sahaya iyi dizilen ve parselleyen takımlara net şekilde zorlanıyorlar, top rakipteyken iyi kapanan bir takım değil. Ola, Salvio, Gaitan olsun savunmalarına hiç yardıma gelmiyorlar.


3. bölgede tehlikeli olan Benfica orta sahada çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Matic’i kesinlikle Lazio maçında Hernanes’e yaptığımız gibi kilitlemeliyiz. Yerden ve geriden gelen oyuncuların yaptığı ortalara kesinlikle izin vermemeliyiz.

Fenerbahçe’nin bu sezon oynamış olduğu sistem yarı final yaptırdı ama Benfica gibi hücum silahları üst düzey olan takımla henüz karşılaşmadık o yüzden bu maçlarda kesinlikle daha çok koşan ve daha çok pas yapan bir takım olmalıyız. Rakibi beklemekten çok hataya zorlamalıyız. Garay çok ağır, Luisao yaşı ilerledi ve hantallaştı bunu kesinlikle değerlendirmeliyiz. İlk maçta Caner’in olmayışı bizim açımızdan çok büyük kayıp olabilir. Takımın son haftalardaki en formda ve en iyi kanat oyuncusu olması ne kadar büyük kayıpsa Benfica içinde Enzo Perez’in yokluğu büyük kayıp. Ligin ikinci yarısında Matic ile birlikte çok iyi ikili oluşturan bu oyuncu olmayacak. Sow santrafor oynarsa deplasmandaki maçta çok daha yararlı olur, Papiss Cisse’nin atamadığı golleri Sow atabilir.

Bize benzer şekilde Gökhan Gönül’ün ön direğe koşularının bir benzerini Benfica Luisao ile arka direk ile yapıyor ya da ceza sahası dışına uzun pasla uzaktan sut ile gol arıyorlar...
Gelelim bize bence turun en önemli iki oyuncusu olacak bizim adımıza 1.si Meireles. Benfica maçlarında muhteşem oynayan ve maçın adamı seçilen Raul’a çok büyük iş düşüyor. Bir diğeri de Salih. Topal ve Raul’a göre daha dikine ve daha yaratıcı olan Salih 180 dakika kesinlikle Aykut Hoca’nın ilk 11e yazması gereken ilk oyuncu. Bizim için, Emre’nin yokluğunda, Plzen maçındaki gibi boşlukları en iyi değerlendirecek isimdir. Egemen’in yükselen formu ve Yobo’nun tecrübesi ile son haftalarda çok iyi ikili olan bu iki stoperimize çok büyük iş düşüyor. Rodrigo-Lima gibi hareketli, dripling, kolay adam geçen, çabuk, hızlı adamlara kesinlikle dikkat etmeliyiz. Özellikle Yobo, Cardozo ile eşleşmesini beklediğim Egemen kesinlikle hem havadan hem yerden çok dikkatli olmalı. Bir diğer dikkatli olmamız konu, ceza sahası içi. Bu sezon ligde en çok penaltı kullanan takım Benfica (10 penaltı). Salvio-Gaitan gibi oyuncular en ufak temasta kendini yere bıkabilecek türde oyuncular.

İyi savunma yapmamıza rağmen Lazio maçında Lulic’ten yediğimiz gollerden Benfica çok atıyor. Gökhan ve Kuyt’tan çok Ziegler’e büyük iş düşecek. Çok az orta imkânı vermemiz gerek. Çok zor isimiz ama iyi bir strateji ile turu geçebiliriz. Turun anahtar kelimeleri; BASKI, PRES, BOL BOL PAS…
Devamını Oku »

14 Nisan 2013 Pazar

4 teknik adam...

Hiç yorum yok:



  Aykut Kocaman, Feyyaz Uçar, Oğuz Çetin, Bülent Uygun...4'ü de şuan teknik direktör ve bir şeylerin peşinde..Aykut hoca 3 kupayı kovalıyor, Feyyaz hoca u20 Dünya Kupası için çalışıyor, imparator Oğuz takımını Süper Lig'e çıkarmak isterken, asker Bülent takımını ligde tutmanın hesaplarını yapıyor. 4'ü de eski Fenerbahçeliler..4'ü de şuan büyük iş başarmanın peşinde...
Devamını Oku »

13 Nisan 2013 Cumartesi

Şanssızlık ve kaybedilen 2 puan..

Hiç yorum yok:
Sivasspor-Gençlerbirliği maçında Gençlerbirlği kalecisi Ramazan, talihsiz bir gol yedi bu akşam. Her genç kalecinin başına gelebilecek bir şeydir bu tip goller. Şanssız bir goldü ve Sivasspor ikinci yarı aralıksız bombalıyordu rakip kaleyi. Birçok kişi Ramazan'ı yediği golden dolayı maçın adamı olarak gösterecektir ama yaptığı kurtarışlar ile takımına 1 puanı kazandırdı..Belki de yediği golden dolayı taraftarlar arasında istenmeyecek ve fatura ona kesilecek, yaptığı onca kurtarışa rağmen..


Maça hızlı başlayan Sivasspor bir türlü rakip kalede etkili pozisyon bulamadı. Ramazan'ın pası Aatif'e gitmiş,  Aatif'te içeriye orta yapmasına rağmen Sivasspor bundan da yararlanamamıştı. İlk yarıda organize olamayan ve atakları olgun olmayan Sivasspor, bir türlü golü bulamadı. Gençlerbirliği biraz hücuma çıkınca, Zec ile skoru değiştiriyordu. İlk yarının başlarında adını sık duyduğumuz, sonlarına doğru sahada kaybolan Pei, ikinci yarıda yerini Pedriel'e bıraktı. Pedriel'in girmesiyle daha organize ve atakları olgunlaşan Sivasspor, rakibini sahasından çıkarmıyor, gol için şut üstüne şut çekiyordu. Grosicki'nin oyuna girmesinden 3 dakika sonra, aradığı golü bulan Sivasspor, Rıza hocanın değişiklikleriyle maçtan puan koparmasını başardı. Fuat hocanın geç gelen değişiklikleriyle puan kaybeden Gençlerbirliği ise yine öne geçmesine rağmen skoru koruyamadı ve bir puana razı oldu. Björn'ün yokluğu fena halde hissedildi Gençlerbirliği'nde. Björn yoksa, hücumda yok Gençlerbirliği'nde...

Gecenin olayı ise Sivasspor'un oyuncusu Uğur'un, taraftarlara "size ihtiyacımız var, hadi, hadi" diye bağırması oldu..
Devamını Oku »

7 Nisan 2013 Pazar

Aykut Kocaman'ı anlamak..

Hiç yorum yok:



Aykut Kocaman, kaoslarla dolu olan Türk futbolunun en sakin, en sabırlı adamlarından biri. Küçük bir olayı, herhangi bir açıklamayı büyüten medyaya karşı, özenle seçtiği cümleleri kullanarak açıklamalar yapıyor. Fenerbahçe'ye oynattığı futbol her ne kadar tartışılsa da karakteri, ahlakı ve adamlığı hiçbir zaman tartışılmayacak biri. Ezeli rakibinin takımının başındaki Fatih Terim'e sorulamayan sorulara maruz kalıyor ve o sorulara bile ivedelikle yanıt verirken, hiç bağırmadan o sorulara tepkisini de göstermekten kaçınmıyor. Saha kenarındaki tavırları dahi zaman zaman tartışılırken, o bildiği yoldan hiçbir zaman dönmedi, hep bildiğini okudu. Sakin kalmak ve sabırlı olmak. Ancak hoca, taraftarımızın sabretmediğini ve Fenerbahçe'nin aldığı hiçbir mağlubiyeti kabullenmeyeceğini unutuyor. Büyük takım yönetmek çok büyük sorumluluk almak anlamına gelir. Büyük takımlarda her zaman başarı beklenir. Başarı gelmediğinde ise eleştirilir, istifa etmen istenir..Aykut hoca, futbolda her şeyin başarı olmadığını göstermeye çalışan bir anlayışa sahip. Sabrediyor, sakin davranıyor ve sonunda mutlaka kazanan kendisi oluyor. Aykut hoca, biz futbolseverlere her şeyin olumsuz olmadığını, her şeye olumsuz yönden bakmamamızı sağlayan birisi..Oynattığı futbola rağmen, istatistikler her zaman kendisini başarılı gösteriyor..Futbol da bir skor oyunu değil midir zaten...İyi ki varsın Aykut hocam, iyi ki Fenerbahçelisin..Her kupa seninle gelsin güzel adam...


                     
Devamını Oku »

Avrupa Liglerinde Üst Sıralar

Hiç yorum yok:
Artık liglerde uzun bölümü geçildi. Son haftalar yaklaştıkça şampiyonluk yarışları ve Avrupa'ya katılma mücadeleleri heyecan vermeye başladı.

İNGİLTERE


Son 8 haftaya girilirken Manchester United işi bitirmiş desek yanılmış olmayız herhalde. Puan durumu da bunu gösteriyor. Manchester United bir diğer Manchester takımı City'e son 8 hafta kala 15 puan farkı atmış durumda. Sir Alex Ferguson'un öğrencileri 3 hafta içinde şampiyonluklarını ilan edebilirler.
EPL de ilk dörde girme mücadelesi heyecanlı olacak. Manchester United ilk sırayı garantilemeye çok yakın. 2,3 ve 4. için adaylar: Manchester City, Tottenham, Arsenal, Chelsea ve Everton. Bu yarışta 2.lik için en büyük aday M. City. Tottenham, Arsenal ve Chelsea -Chelsea'nin bir maçı eksik- birer puan farkla sıralanıyorlar. Bakalım Şampiyonlar Ligi'ne kimler gidecek...

İSPANYA



Son 8 haftaya girilirken Barcelona -bir maçı eksik- Real Madrid'in 10 puan önünde şampiyonluğun en büyük adayı. İspanya'da matematiksel olarak 3 takımın şampiyonluk şansı bulunuyor. Daha önceki senelerde de gördüğümüz gibi İspanya'da son haftalara avantajlı giren takımlar şampiyonluğu bırakmıyor. Barcelona 1 sene aradan sonra mutlu sona ulaşacak gibi gözüküyor. İspanya liginde en önemli kapışma 2.lik için iki Madrid takımı arasında geçecek. Real Madrid 2. yarıdaki çıkışıyla beraber 2.liğin en büyük adayı. Atletico'da 3.lüğü bırakmayacak gibi duruyor. Zira 4. Real Sociedad ile arasında bir maçı eksik olmasına rağmen 10 puan fark var.
4.lük için tam 4 aday var. Real Sociedad, Real Betis, Malaga ve Valencia Şampiyonlar ligi ön elemesi için mücadele edecekler.
Not: Malaga katılmaya hak kazansa bile 1 yıl men aldığı için Avrupa'da önümüzdeki sezon mücadele edemeyecek.

ALMANYA


Almanya Bundesliga'da şampiyon tam 6 hafta kala belli oldu. Bavyera temsilcisi Bayern München domine ettiği ligi 2. Borussia Dortmund'a 6 hafta kala 20 puan fark atarak rahat bir şampiyonluk elde etti. İlk 4 için mücadele Dortmund ve Leverkusen 2.lik için mücadele ederken 4.lük için adayların sayısı bir hayli fazla.
4.lük mücadelesinde olacak takımlar: Schalke 04, SC Freiburg, Eithracht Frankfurt, Borussia Mönchengladach ve FSV Mainz 05. Şampiyon belli olduğu için artık heyecan Şampiyonlar ligine katılma mücadelesinde olacak...

İTALYA


İtalya'da Juventus geçen seneki performansını devam ettiriyor. Son 7 haftaya girilirken maç fazlasıyla 2. Napoli'ye 12 puan fark atmış durumdalar. Matematiksel olarak 2. Napoli ve 3. Milan'ın şansı devam etmesine rağmen Juventus ipi göğüslemeye çok yakın. Seria A'da Napoli ve Milan arasında 2.lik yarışı kızışacak gibi duruyor çünkü aralarındaki puan farkı sadece 2. Matematiksel olarak Şampiyonlar Ligi şansı devam eden diğer takımlar: Fiorentina, İnter ve Lazio.

FRANSA


Ligue 1'de PSG Arap yatırımların meyvelerini bu sene toplayacak gibi. Geçen sene Montpellier HSC'ye kaptırılan şampiyonluk sonrası yapılan önemli takviyelerle son 7 haftaya girilirken Olympique Marseille'nin 7 puan önünde şampiyonluğa emin adımla ilerliyor. Olympique Marseille ve Olympique Lyon PSG ile beraber ilk 3 oluşturacak gibi gözüküyor. Marseille ve Lyon arasında 2.lik savaşı kıyasıya geçecek gibi. Bu ikiliyi arkadan takip edecek takımlar ise OGS Nice, Saint-Etienne,Lille OSC, Montpellier HSC...















Devamını Oku »

6 Nisan 2013 Cumartesi

Önder Özen ile yaptığımız röportaj

1 yorum:


 Ntvspor yorumcusu Önder Özen ile güzel bir röportaj yaptık..Aklıma takılanları, hocanın bazı şeyler hakkındaki görüşlerini merak ettiğim her şeyi sordum, hoca da içtenlikle cevap verdi..Kendisine teşekkürü bir borç bilirim..





 Fenerbahçe'den teklif geldiğinde ilk olarak verdiğiniz tepki neydi ve bu teklifi yapan kişi kimdi ?

2001 yılının son ayında ESKİ Sporun altyapı sorumlusu olduğum dönemdi. Oğuz Çetin görüşmek istediğinde elbette çok şaşırdım. O dönem TFF de antrenör eğitiminden sorumlu olan Asafa Özkara tarafından önerilmişim. Hem Fenerbahçe’nin devre arası kamp programı hem de benim maç programım sebebiyle 2002 yılı başında görüşme gerçekleşti. Teklif aldığımda şaşırdım. ESKİ Sporda hedeflerim vardı ve işler yolunda gidiyordu. Büyüklüğün büyüsüne çabuk kapılan biri değilim. Yakınlarımla birlikte değerlendirdim. ESKİ Sporu bırakırken de çok zorlandım. Mütevazi bir kulübüm, büyük ideallerim ve onların beyaz gölgesi olduğuma inanan oyuncularım vardı. Projelerimi hayata geçirebileceğime inansaydım orada kalırdım. Ben ayrıldıktan 2 yıl sonra kulüp kapandı. Sonuçta 2002 martında resmen göreve başladım.


Kulübe adım attığınızda Avrupa kupasında ve ligde bir başarı beklentiniz var mıydı ?
Geldiğim sezon ligi 2.sırada bitirdik. Sonraki sezon Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Feyenorod’la eşleşmiştik. Takımda Rüştü, Ogün, Mirkoviç, Ortega, Rapaiç, Yusuf, Revivo, Washington gibi önemli yıldızlar vardı. Elbette herkes gibi benim de beklentim de büyüktü. Özellikle Feyenoord’u izledikten sonra daha da umutlanmıştım. Orta sahada Siji Ono ve Boswelt, Forvette Kalou, PVH gibi önemli oyuncuları vardı. Ancak ağır bir defansı ve vasat bir kalecisi olması Fenerbahçe’yi bir adım öne çıkarıyordu. Sonuçta iki maçı da kaybederek elendik. UEFA kupasında ise sadece AİK Solna’yı eleyebildik. Sonraki turda Panathinaikos’a elendik. Ligde ve Türkiye kupasında da çok kötü bir sezon geçirdik. Elde iyi planlamamış olsa da iyi bir kadro vardı. Ancak hem ülke içinde hem de Avrupa’da beklentilere cevap verilemeyen bir sezondu.


2008 yılında Samet güzel ile Sao Paulo Eyalet Kupasına gitmiştiniz. Beğendiğiniz futbolcular kimlerdi ?

Çok sayıda oyuncu hakkında bilgiler içeren bir rapor hazırladım. Sanırım hala duruyordur. Kulübün portföyüne dahil olan isimleri kulüpte görevi olmayan birinin paylaşması doğru olmaz. Bu soruya cevap veremediğim için üzgünüm.

Zico Fenerbahçe'ye geldikten sonra, takımda neler değişti ?
Oyun anlayışı belirgin bir biçimde değişti. Özellikle ilk 4 ay bu değişimin sancıları yaşandı. Ancak daha sonra son 10 yıldır Fenerbahçe’nin resmi oyun ideolojisi olan anlayışa dönüş yapıldı. Takımda ise önceki döneme göre çok daha pozitif bir hava egemen oldu. Zico futbolculuğunda bir süper star olmanın avantajlarını kullandı. Bir çok antrenörün sorun sandığı olayları kendi yöntemleriyle yönetti.Disiplin konusunda oluşmuş olan formal algının dışında bir anlayışa sahipti. Disiplin konusuna daha informal bir yaklaşımı vardı. Bu anlamda çok başarılı bulurum kendisini. İnsani yönleri, iletişim becerisi, sakin ve soğukkanlı yapısı takıma olumlu yansıdı. Yüzüncü yıldaki şampiyonluk ve sonraki sezon Şampiyonlar Ligindeki çeyrek final başarılı bir periyot olduğunu gösteriyor. Zico kendisine ve oyuncusuna başarı konusunda baskı yapmayan hatta üzerindeki baskıyı alan bir tarz ortaya koydu. Özellikle ilk sezonunun son 4 haftasına bakarsak takımın baskı altında ortaya koyduğu performansı görürüz. Atmosferi yüksek maçları başarıyla oynattığını söylemliyim. Büyük kulüpte olması gerektiği gibi cesur bir teknik adamdı ve bazı maçlarda çok cesur kararlar verdi. Samandıra’da çalışan emekçileri insanlığıyla etkilemeyi başardı. Benim için en büyük farkı olaylara bakışıydı. Bir örnekle anlatmaya çalışayım; O dönemde çok önemli çıkış yapan genç bir oyuncumuz vardı. Pahalı bir otomobil almıştı. Antrenmanlarda büyük abilerine bacak arası falan atıyormuş. Takımın ağabeyleri bana bu genç oyuncuyu ‘çok havaya girdiğini’ söyleyerek şikayet ettiler. Durumu Zico’ya anlattım. Bana aynen şöyle dedi; ‘Önder, çocuk iyi oynuyor. Bırakalım tadını çıkarsın. Bunu hakkediyor’. Bu size anlamlı gelmiyor olabilir. Benim içinse anlamı büyük. Türk futbolunun en büyük sorunlarından biri futbolcuların itaatkar olmaya zorlanması. Zico’nun o rahat bıraktığı futbolcu bugün sahada en doğru kararları veren oyuncuların başında geliyor. Çünkü o dönemde o çocuğun adına başkalarının karar vermesine göz yummayan bir antrenörü vardı. Bir futbolcu için insiyatif geliştirebilmek, karar verebiliyor olmak önemlidir. Bunu sağlayan bir antrenörünüz varsa birçok şeyi değiştirmiş demektir.

Sizin hayatınızda Zico'nun bir değeri hala var mıdır ?

Elbette var. Benim için zor zamanlarda fikrine başvurulacak bir bilge ve vefalı bir dosttur. Bende yeri bambaşkadır. Bir sözü düşünmem ya da harekete geçmem için yeterlidir. Kazandığı parayı favela’larda yaşayan insanlara yardım eden bir vakfa aktaran bir adamdan bahsediyoruz. Her yıl yardıma muhtaç Rio’lular için yardım maçları organize ediyor. Kendi parasıyla yaptığı küçük bir stadyum ve kamp binası var. Orada çocuk ve gençlere futbol öğretiyor. Eyalet liginde oynayan bir kulübü var. Burada yetişen genç yetenekleri bedelsiz olarak büyük kulüplere veriyor. Futboldan kazandığını futbola harcayan bir futbol adamı. Yalan dolan bilmiyor. Şerefiyle oynuyor, hakkıyla kazanıyor ya da kaybediyor. Ona değer vermemek mümkün mü?

Fenerbahçe'den ayrılma nedenleriniz nelerdir ?

Daum’la çalışmak istemediğim için ayrılmaya karar verdim. Ana sebep bu. Buradan Daum’la sorunum olduğu anlamı çıkmasın. Kendisiyle hiç sorun yaşamadım. Antrenörlüğünü de beğenirim ayrıca. Ancak beraber çalıştığımız 3 yıl içinde profesyonel iş ilişkisi dışına çıkmadık. Birlikte çalıştığımız dönemde profesyonel anlamda birbirini anlayan ve uyumlu çalışan insanlardık.

Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra, tekrar kulüpten size bir teklif geldi mi ? Takım çalıştırmayı düşündüğünüz oldu mu ?

Ayrıldıktan sonra teklif gelmedi. Büyük kulüpler istediğinizde dönebileceğiniz değil sadece istendiğinizde gidebileceğiniz kulüplerdir. Takım çalıştırmayı tabi ki düşündüm ve düşündüğümü de yaptım.

Neden futbolda antrenör ya da teknik direktör olmak yerine yorumculuk yapıyorsunuz?

Yorumculuğu isteyerek yaptığım sanılıyor galiba. Bu sorudan öyle anlaşılıyor. Verebileceğimin en fazlasını talep eden bir kulüpten teklif gelmiş olsaydı kategorisine ve olanaklarına bakmadan kabul ederdim. Teklif gelmiyor değil, geliyor. Ancak benimle çalışacak olan kulüp beni sadece bir Teknik Direktör olarak görüyorsa buna evet diyemem.

Yorumcu olduktan sonra, bir kulüpten teklif geldi mi ? Eğer geldiyse, bu teklifler ne teklifleriydi? Arka planda mı görev almak istiyorsunuz yoksa teknik direktörlüğü mü düşünüyorsunuz ?

Elbette teklifler geldi. Ancak teklif yapan kişilerin beni doğru algılamış olduklarını sanmıyorum. Arka plan ya da teknik direktörlükle ilgili soruya gelince; Plan arkada mı yoksa önde mi diye bakmıyorum. Bir kulübü büyütebilir miyim ona bakıyorum. Bakış açım bu. Büyütebileceğim bir kulüp varsa arka plan falan fark etmez. Sonuçta yeteri kadar kameraların önünde bulundum. Kadraja girmek gibi bir derdim yok. Gözlerden uzak olmak gibi bir kaygı da taşımıyorum. Sonuçta her gün aynaya bakıyorum ve gördüğüm kişinin kim olduğunu biliyorum. Bu kişi arkada durması gerekiyorsa arkada, önde durmak zorundaysa önde durur.


Sizce şu anki Fenerbahçe ile Zico dönemindeki Fenerbahçe arasındaki artı ve eksiler neler ?

Kadroyu kıyaslamam isteniyorsa, buna bence gerek yok. O dönemden kalan oyuncular artık daha büyük tecrübeye sahipler. Sonradan katılanlar ise kariyerli ve kaliteli oyuncular. Artılar olarak bakmak gerekirse Aykut Kocaman’ın teknik direktörlüğünde 30 yıldır alınamayan Türkiye Kupası kazanıldı. Biz alamamıştık. Yine bu dönemde UEFA Avrupa liginde çok önemli bir başarı grafiği var. Lazio önünde alınan 2-0’lık galibiyet büyük olasılıkla yarı final için yeterli olacak. Bu da çıtanın daha da yükselmesi anlamına geliyor. Zico döneminde de başarılı bir periyot yaşanmıştı. Şimdi de öyle. Bence bu dönemde eksi yok. Olması gerektiği gibi artılar var.

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın çeyrek final maçları hakkındaki görüşleriniz nelerdir ?

Fenerbahçe Lazio karşısında aldığı 2-0’lık galibiyetle yarı final kapısını açtı.Sezonun son virajına 3 kulvarda önemli hedeflerle giren bir takım var. Sezonun finali yaklaştıkça motivasyonun seviyesi daha da artacaktır. Galatasaray’a gelince; çok zor bir kura çektiler. İlk maçta alınan 3-0’lık yenilgi yarı final şansını yok denecek kadar azalttı. Ancak bu durum Galatasaray’ın Şampiyonlar Liginde başarılı olduğu gerçeğini değiştirmez. Çok önemli bir yol kat etti takım.

Sezon öncesinde transfer edilen Krasiç hakkında düşünceleriniz nelerdir ? İlk 11’de neden görev almıyor ?

Krasiç kalitesi ve kariyeri yüksek bir oyuncu. Neden oynamadığını bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum. Hiçbir antrenör elindeki silahı kendisine çevirmez. Oynamıyorsa bu kalitesiz olduğu anlamına gelmez ancak hazır olmadığı anlamına gelebilir.

Türkiye’nin geleceği olarak gördüğünüz oyuncular kimler ? Salih Uçan hakkında neler düşünüyorsunuz ?
Salih Uçan saf yetenek diye tanımlanabilecek bir oyuncu. Gelişimini tamamladığında Uluslar arası standarda eğilimli bir oyuncu olacak. Fenerbahçe’de Recep Niyaz ve Beykan ülke futboluna damga vuracak diğer genç oyuncular. Beşiktaş son yılların en önemli transfer hamlesini Oğuzhan Özyakup’u alarak yaptı. Oğuzhan bu haliyle maç kazandırabilecek bir oyuncu olduğunu ortaya koymuş durumda. Futbolunu olgunlaştırdığında ise Beşiktaş’a sezon kazandıracak bir oyuncu olur. Daha az bilinen ama gelecekte ismini sıkça duyacağımız oyunculardan bahsetmesek daha iyi. Zira sezon sonunda onlara ihtiyacım olabilir.

Emre’nin oynadığı maçlardaki Fenerbahçe ile oynamadığı maçlardaki Fenerbahçe arasındaki  fark nedir ? Volkan’ın performansındaki düşüşü neye bağlıyorsunuz ?

Emre az rastlanan kalitede bir oyuncu. Ofansif yetenekleri doğuştan. Defansif özellikleri ise öğrenilmiş beceriler. Oyunun iki tarafını da aynı kalitede oynayabiliyor olması onu farklılaştıran en önemli özelliği. Onu 1.sınıf bir oyuncu yapan özelliği ise ataktayken savunmayı, savunmadayken atağı düşünebiliyor ve planlayabiliyor olması. Bu çok az futbolcuda rastlayabileceğiniz bir özelliktir. Dolayısıyla da oynadığında sahada kusursuz bir oyun aklı vardır. Oynamadığında doğal olarak olumsuz etkiler sahada görülüyor. Sanırım oynamaması en çok Gökhan Gönül’ü olumsuz etkiler. Zira Gökhan temposu yüksek bir oyuncu ve önünde kullanabileceği alan varsa mutlaka koşu atıyor. Ancak Emre yokken bu koşuların çoğuna topla dönmeyen bir orta saha izliyoruz. Volkan’ın performansındaki düşüş çok normal. Çok ağır bir omuz sakatlığı geçirdi. Buna rağmen özveriyle oynuyor. Volkan’a karşı toleranslı olunmalı. Bunu hakkediyor. Takımına dünya kadar maç kazandırmış bir kaleciden bahsediyoruz. Sakatlığın etkileri ortadan kalktığında yine maç alan bir kaleci olduğunu gösterecektir.

Aykut Kocaman’ın taktik ve oyun bilgisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Büyük kulüplerde antrenörlük yapmak zordur. Medya, yöneticiler, kamuoyu ve taraftarlar beklentisi yüksek gruplardır. Beklentilerin yüksek olduğu yerde baskı da yüksektir. Aykut hoca bu baskıya rağmen bildiklerini yapmaya çalışan biri. Ancak bana göre önündeki en büyük engel kendi kendine yaptığı baskı. Oyuncu olarak başarılar yakaladığı bir camiada antrenör olarak görev yaparken daha büyük sorumluluk hissedersiniz. O da zor bir dönemde birçok sorunu göğüsleyerek işini yapmaya çalışıyor. Kolay değildir. Pozisyonu gereği üzerinde çok baskı var. Birde öz-baskı ilave olunca iki kat yoruluyor. Böyle bir ortamda insanın karar mekanizması olumsuz etkilenir. Sistemik bir teknik adamdır. Sistemik teknik adamlar kendi adına kumar oynayabilirler ancak temsil ettikleri camialar adına kumar oynamazlar. O da böyle yapıyor. Sezgileri yerine prensiplere göre karar veriyor. Zordur bu. Sezgisel teknik adamlar çabuk karar verirler. Gemiyi hemen batırır ya da çarçabuk limana yanaştırırlar. Aykut Kocaman sabırlı bir adam ve takımını da sabırlı oynatıyor. Taktik ve oyun bilgisine gelince; bunu ancak kendisinden daha deneyimli birine sormalısınız.

Aykut Kocaman’ın yanında çalışmayı düşündüğünüz oldu mu ?

Olmadı.

Bu sezon ligde hangi takımın oynadığı oyun size zevk veriyor ?
Eskişehirspor her maçının belli bazı bölümlerinde heyecan veren bir oyun oynuyor.Aynı şekilde Beşiktaş’ın çabuk saha boşaltarak oynadığı oyun keyif veriyor. Yüksek tempoya çıkabilen her takım izleyene keyif verir. Ligin ilk yarısının son haftalarındaki Karabük takımı da izleyenlerin beğendiği oyunlar oynamıştı. Bursaspor’u da beğenirim. Edu ve Belushi’nin önündeki Sestak-Tuncay-Batalla-Pinto dörtlüsü tempoyu yükselttiklerinde kaliteli oyun çıkartabiliyorlar. Galatasaray’da ligde ve Avrupa’da yüksek tempoya çıktığında izleyene keyif verir. PTT 1.ligde Erciyes olgun oyun oynayan bir takım. 1461 Trabzon takımı 0-0’ı en iyi oynayan ekiplerden biri. 2.ligde Balıkesirspor’u ilk yarıda 2 kez izlemiştim. Çok beğendiğimi söylemeliyim.

Devamını Oku »

Messi & Alves

Hiç yorum yok:
Messi ve Alves, PSG maçı öncesinde ısınırken, tribündekilere şov yapmışlar. 35 metrede karşı karşıya topu havada tutup, pas çalışmışlar biraz. Bu paslaşma, Alves'in Messi'ye yaptığı asist ile ne kadar yararlı olduğunu gösteriyor. İşin içinde Messi varsa, her şey olağanüstüdür...

 
Devamını Oku »

Fenerbahçe tribünleri...

Hiç yorum yok:
Sezona istifa sesleri ile başlayan Fenerbahçe tribünleri, her geçen hafta müthiş performans sergiliyor. Kötü futbol oynandığı süreçte istifa diye inliyen stad, artık takımı ateşleyecek tezahüratlarla inlemeye başladı. Bu tezahüratlar sayesinde kazanılan maçlar ile birlikte takım zafer için havaya girdi. Kasımpaşa maçından sonra eski günlerine geri dönen tribün, o periyotta takımın topladığı 18 puanda rol sahibi oldu.


Tribün bir takımın sembolü değil midir zaten..Tribünler coşkuluysa, takım kazanır..Coşku, heves, inanç yoksa, takımın kötü oyunu kaçınılmaz bir sondur aslında. Fenerbahçe'de tribün grubu Genç Fenerbahçeliler ile yönetim arasında olan tatsızlık son bulursa, daha iyi oyun seyreder, daha iyi sonuçlar görürüz. Zafere inanmak ve hiçbir zaman içimizdeki coşkuyu ve heyecanı kaybetmemek gerekli. Kaybedersek, sonuçları ne olur demeyeceğim, az çok biliniyor o sonuçlar.


  
Yapılan koreografi de dediği gibi, taraftar tribünde üstüne düşeni yaparsa, sahada oynanan oyun güzel olur ve kazanan taraf Fenerbahçe olur. Tribünler coşkulu olduğu sürece, oyuncular kendilerini taraftara borçlu hissedecek ve terinin son damlasına kadar savaşacaktır. 


  

Devamını Oku »