26 Aralık 2013 Perşembe

Kimler Geldi, Kimler Geçti ?

Bu ülkeye kimler geldi kimler geçti ? Her anlamda diyorum bu söylediğimi. Bunun bugün futbol bölümünü ele alacağız. Bugün Türkiye'ye son yıllarda gelmiş ve gelirken de büyük bir sükse yapmış, gelmeden önce tüm Dünya'nın tanıdığı isimleri yazacağım. 

Bildiğiniz gibi Türkiye son yıllarda transfer konusunda epey bir yol kat etti. Özellikle üç büyük takımımızın yaptığı transferler Dünya ve Türkiye piyasasında büyük ses getirdi. Her ne kadar bazı kesimler bu yıldız isimlere verilen paraları "Boş yere paraları saçtılar." deseler de ben aksine Türk futbolseverlerin bu isimleri görmelerinden, izlemelerinden çok memnun olduklarını düşünüyorum. O zaman yavaştan Türkiye'ye gelmiş ve gelirken de büyük sükse getirmiş isimleri yakından tanıyalım.


1-) Roberto Carlos (Fenerbahçe)



 Sene 2007. Fenerbahçe o sezon şampiyon olmuş, taraftarlar başkan ve yönetimden yıldız transfer bekliyordu. Aziz Yıldırım da bu çağrıyı önemseyerek Dünya'nın en iyi sol beklerinden biri Roberto Carlos'u getirmek istiyordu. Birçok isim bu transferin hayal bile edilemeyeceğini söylerken Aziz Yıldırım çoktan Florentino Perez ile görüşmelere başlamıştı. Galatasaraylı yöneticilerin "Posterini bile alamazlar." dedikleri Carlos Fenerbahçe'ye imza atmıştı. Tartışmasız Dünya'nın en iyi sol beki olan, yıllarca Real Madrid'te oynamış, az da olsa Inter'de forma giyip tecrübe edinmiş kısaca Dünya'nın sayılı yıldız isimlerinden biriydi. Kadıköy'de sözleşmeyi imzalarken hala buna inanamayan binlerce insan vardı. Fenerbahçe'de 1.5 yıl gibi kısa bir süre kalsa da bu süreç içerisinde kendini fazlasıyla bize, Türk halkına hem davranışlarıyla hem de oyunuyla sevdirmeyi başardı. Fenerbahçe'nin sol bekinde bir yıldız izlememizi sağladı. Şu anda bile ortamına çok ısındığı Türkiye'de Sivasspor'u çalıştırmakta. Büyük adamdın Carlos. Buraya gelip bize gerçek futbolu izlettirdiğin için çok teşekkürler.

2-) Didier Drogba (Galatasaray)




Çok değil aslında. Biraz geçmişe giderek bu yılın ilk aylarına baktığımızda Drogba'nın nasıl ve ne şekilde geldiğini aslında hepimiz hatırlıyoruz. Gerçekten de Dünya çapında bir yıldızın bu ülkeye gelip futbol oynayabilmesi öyle kolay bir şey değil kesinlikle. Ama Drogba transferi aslında birdenbire oldu diyebiliriz. Bildiğiniz gibi Chelsea'den ayrıldıktan sonra Çin'in Shangai Shenhua takımında bir süre oynadıktan sonra orada çıkan anlaşmazlıklar sonucu yeni rotası Türkiye olmuştu Drogba'nın. Belki de Galatasaray tarihinin en şaşalı, en gösterişli, en büyük transferidir Drogba. Zaten onun oyununu burada konuşacak değiliz. Ne kadar başarılı ve örnek biri olduğunu herkes biliyor. Chelsea'de kazandığı kupalar ve dereceler aslında her şeyi özetliyor. Galatasaray'a geldiği ilk günden bu yana tüm Dünya'nın gözü Galatasaray'ın üzerinde şu anda. Burası bir gerçek. İşte yıldız futbolcu getirmenin avantajı da bu. Tüm Dünya'nın gözü sizde oluyor. Şu anda hala Galatasaray forması giyiyor ve gayet de başarılı bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz. Anlayacağınız bu transferde Türkiye'ye gelmiş en büyük isimler listesine girebilecek türden. Hatta belki de ilk 3'te yer alacak bir transfer.


3-) Guti (Beşiktaş)




2009-2010 sezonunun sonu. Real Madrid o sene kadronun genelinde büyük bir değişikliğe ve revizyona gitmiş. Takımın efsane denilebilecek iki ismi Guti ve Raul takımdan ayrılacaklarını basın toplantısı ile Dünya'ya duyuruyorlardı. Bu haberi öğrenen Beşiktaş ise belki de imkansızı başararak iki yıldızı da iki efsaneyi de kadrolarına katmak istiyorlardı. Gerçekten de Türkiye o zamanlar böyle bir şeye iki tane yıldıza birden hazır değildi. Nitekim Raul Türkiye'ye gelmek istemedi ve Schalke'nin yolunu tuttu. Ancak gelmez denilen Guti Beşiktaş'a geldi. Gerçekten de taraftarların inanılmaz bir şekilde şaşırdığı bu transferin süreci de fazla uzun sürmedi. Real Madrid'in emektar futbolcularından biri olan Guti'nin yaşlanmış olsa da Türkiye'de oynaması ve Beşiktaş formasıyla başarılı bir kariyer geçirmesi herkesten önce bizim gözlerimizin pasını silmesi bizleri çok sevindirdi. Beşiktaş'a gelişi de gidişi de çok olaylı oldu Guti'nin. Tam 25.000 kişinin önünde o sözleşmeyi imzaladı. Forma satış rekorları kırdı. 1 yıl gibi kısa bir süre kaldı Beşiktaş'ta. Bu 1 yılda 7 gol atmayı başardı. Gidişi de kötü oldu aslında. 2011-2012 sezonun ilk yarısında alacaklarını ödeyen Beşiktaş Yönetimi Guti'nin sözleşmesini feshettti. Böyle bir yıldıza bunların yapılması da ülkedeki yanlış yönetim biçimlerini gösteriyor bizlere. Ne diyelim. Biz futbolseverlere o 1 sene bile yetti aslında. Guti şu anda futbolu bıraktı. Oynamıyor. Antrenör olarak yaşamını sürdürüyor. Kim bilir belki yarın öbür gün tekrar yolu Türkiye'ye düşer.


4-) Nicolas Anelka (Fenerbahçe)




Türkiye'ye gelmiş önemli isimlerden biri de Nicolas Anelka'ydı. Gerçekten de kimse bir anda bu transferin olabileceğini bilmiyordu. Her şey çok ani oldu diyebiliriz yani. Fenerbahçe'ye gelmeden önce Arsenal gibi Manchester City gibi Real Madrid gibi PSG gibi üst düzey prestijli kulüplerde forma giymişti. O takımlardaki oyunuyla o zamanın en formda forvetlerinden biri olarak gösteriliyordu. Anelka Fenerbahçe'ye gelmeden önce forma giydiği Manchester City'de çok büyük işlere imza attı ama takımın bir türlü istikrarlı bir performans gösterememesi ve ligde istediği yerlerde olamayıp, Avrupa'ya gidememesi Fenerbahçe'ye gelişini hızlandırmıştır. Kimse Anelka'nın böyle bir dönemde Fenerbahçe'ye gelmesini beklemiyorken o biraz da dinini değiştirmenin de verdiği heyecanla Türkiye'yi seçti. O zamanlar Müslümanlığı seçen Anelka Birleşik Arap Emirlikleri'nde top koşturmak istese de oradaki kalitesiz futbol yüzünden Türkiye'yi seçti. Fenerbahçe'de oynadığı dönemde çok başarılı işler yaptı. Sadece 1.5 sene kalmasına rağmen golleriyle Fenerbahçe için büyük bir değer oldu. Fenerbahçe'den giderken de takımına tam 14 milyon euro kazandırarak gitti. Bolton'a giden Anelka sırasıyla Chelsea, Shangai Shenhua, Juventus ve West Bromwich gibi ekipleri gezdi. Şu anda WBA takımında oynuyor ama tabi ki eski Anelka değil artık. Türkiye'nin böyle bir futbolcu görmesi bile başlı başına bir şanstı. Keşke daha fazla izleyebilseydik.


5-) Wesley Sneijder (Galatasaray)





2013 yılının ilk ayları. Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim acilen başkan Ünal Aysal'dan bir 10 numara transfer istemekteydi. Fatih Terim de önceleri başkana Kaka ismini verdiyse de Ünal Aysal bu transferi gerçekleştiremedi ve bir başka 10 numaranın peşine düştü. Inter'de kadro dışı bırakılan, yönetimle sorunları olan, Hollandalı Wesley Sneijder'i almayı kafasına koydu. Her ne kadar o dönemde Senijder'in peşinde Tottenham, Liverpool gibi takımlar olsa da Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde devam etme avantajını kullanarak Sneijder'i almayı başardılar. Gerçekten de müthiş bir kariyeri var Sneijder'in. Ajax alt yapısında yetişen Sneijder buradan Real Madrid'e geçti. Orada fazla bir başarı yakalayamadı diyebiliriz. Buradan İtalyan devi Inter'e geçti. Inter'de harikalar yarattı Sneijder. Takımıyla hem İtalya Ligi'ni hem İtalya Kupası'nı hem de Şampiyonlar Ligi'ni kazandı. 2010 Dünya Kupası'nda çok başarılı bir turnuva geçirdi. Moratti ile anlaşamaları sebebiyle geldiği Galatasaray'da şu ana kadar pek de fena bir sezon geçirmiyor. En azından geldiği ilk dönemden daha iyi ve daha hazır bir Sneijder izliyoruz. Geldiği zaman taraftarların onu hava alanında karşılaması bile görülmeye değerdi. Şu aralar Türkiye gündeminin bile tepesinde olan biri Sneijder. 2014 Dünya Kupası'nda kadroya girebilmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır sezonun geri kalan bölümünde. Bakalım daha ne kadar ülkemizde kalacak Sneijder ?


6-) Dirk Kuyt (Fenerbahçe)




2011-2012 sezonun bitmesinden yaklaşık 2-3 hafta geçmiş. Daha Türkiye'de ve Dünya'nın birçok yerinde transfer sezonu açılmamıştı. Daha doğrusu kimse transfer yapmıyordu. Fenerbahçe ise 1 Haziran 2012'de ilginç bir şekilde Liverpool'un efsane futbolcusu Dirk Kuyt'ı renklerine bağladı. Fenerbahçe'ye gelmeden önce Utrecht, Feyenoord ve Liverpool gibi takımlarda oynamıştı Kuyt. Asıl kendini gösterdiği dönem olarak Feyenoord'daki o başarılı sezonlarını söyleyebiliriz. 101 maçta attığı 71 golle İngiltere'nin köklü takımlarından Liverpool'a transfer oldu. Burada Liverpool'un efsanesi oldu bile diyebiliriz. Her sezon Gerrard ile birlikte takımı sırtlayan isimlerin başında geliyordu. Bitmek tükenmez enerjisi ve koşularıyla orada birçok kitle tarafından sevildi ve başarılı bulundu. Ancak 2011-2012 sezonunun sonunda Liverpool yönetiminden izin istedi ve takımdan ayrılacağını iletti. Herkes onun efsane olmasını sağlayan takıma yani Feyenoord'a gitmesini beklerken onun Fenerbahçe'yi seçmesi de birçok insana ilginç geldi. Yaklaşık 1.5 yıldan beri Fenerbahçe forması giyen Kuyt belki de o formayı en çok hak eden isimlerin başında geliyor. Hatta Fenerbahçeliler kendi aralarında Kuyt'a bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi nedeniyle Duracell lakabını takmışlardır. Onu Türkiye'de izlemenin de büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Umarım daha uzun yıllar Türkiye'de kalır diyelim.


7-) Harry Kewell (Galatasaray)




Türkiye Ligi'nde 2007-2008 sezonu bitmiş ve Galatasaray ligde şampiyon olmuştu. Galatasaray bu şampiyonluğun yanına bir iki transfer ekleyerek geleceğin kadrosunu oluşturuyordu ki buna uygun transfer listesi hazırlamıştı. Ve ilk aldıkları isim de Leeds United ve Liverpool formaları giymiş efsanevi futbolcu Harry Kewell olmuştu. Kewell'in gelişi uzun zaman sonra Galatasaray'ın büyük transferlerinden biri olmuştu. Uzun zamandır bu kalitede bir isim almayan Galatasaray sonunda böyle büyük bir futbolcuyu renklerine bağlamıştı. Kariyerine Leeds United'da başlayan Kewell Leeds'in o unutulmaz sezonlarında başrol oynadı. Harika bir 7 yıl geçirdi orada. 181 maçta attığı 45 golle büyük beğeni topladı. Finansal krize giren Leeds United Viduka ile birlikte Kewell'i satmak zorunda kaldı ve Kewell da Liverpool ile anlaşma sağladı. Kewell'in Liverpool kariyeri epey değişik. Keweel Liverpool'a geldiğinde teknik direktör Benitez onu hücumcu bir orta saha değil de defansif orta saha olarak kullandı. Kewell bu mevki değişikliğine alışamadı. Nitekim bu mevki değişikliğinin sonu uzun süreli sakatlıklar oldu. Bir türlü Liverpool'da formunu bulamadı. Liverpool'a ilk geldiği seneler oynasa da son 3 sezon özellikle sakatlıklarla boğuştu. Ardından "Kendimi kanıtlamak istiyorum." gerekçesiyle Galatasaray'a geldi. Galatasaray'da gerçekten de kendini buldu diyebiliriz. Leeds United'daki o şaşalı dönemlerinden pek bir farkı yoktu. 63 maçta 22 gol atmayı başaran bir Kewell izledik. Galatasaray taraftarlarınca da çok sevilen Kewell 2011 yılında takımdan gitmiştir. Kendisine yeni maceralar aramak isteyen Kewell kendi ülkesinin takımı Melbourne Victory takımına transfer olmuş. Oradan da Katar'ın Al Gharafa kulübünde forma giydi. Şu aralar ise Melbourne Heart takımında forma giyiyor. 


Evet, size son zamanlarda gelmiş ve gelişiyle büyük olay olmuş futbolcuları yazmaya çalıştım. Gerçekten de kimler gelmiş kimler geçmiş ? Daha sayamadığım birçok futbolcu var aslında. Onlara da başka bir zaman değiniriz. 


2 yorum: