2 Şubat 2014 Pazar

Bilic Nerede Hata Yaptı?

Slaven Bilic Beşiktaş'a geldiğinde kimilerince beğenildi, kimilerince eleştirildi. Peki Bilic'in eksikleri nelerdi? Ya da düşündüğümüz gibi gerçekten eksi miydi?


Bilic'in gerçekten iyi bir hoca olduğunu 3-0 Beşiktaş'ın üstünlüğüyle sonuçlanan Bursaspor deplasmanından sonra düşünülmeye başlanmıştı. Oyuncular ne yapması gerektiğini gerçekten biliyordu ve son dakikaya kadar görevini aynı ciddiyetle yerine getirmişti. Önde baskı işe yaramış, rakip hem psikolojik hem de oyun anlamında bastırılmıştı. Sanki ev sahibi olan Beşiktaş'tı. Her şey yolunda gözüküyordu. Keza istatistikler de Slaven Bilic'in oynattığı bu baskılı ve iştahlı oyunu doğrular nitelikteydi. Beşiktaş gollerinin %45'ini 16-45. dakika aralığında bulmuştu. Fakat Bilic takımının bu tempoya uygun kondisyona sahip olmadığını farketmemişti yada risk almıştı diyelim. Çünkü takımın 2. yarıda yaşadığı gözle görülür düşüşler ve bunun sebep olduğu puan kayıpları Beşiktaş'ın başını bir hayli ağrıttı. Takım oyundan düşüyor, gol yollarında sıkıntı yaşıyor, pozisyon yaratamıyordu. Peki Bilic bundan sonra ne yapmalıydı?

Değişiklikler ve Rotasyon

Bilic'in sahaya sürdüğü 11 dışında elinde bulundurabileceği hamle oyuncusu sayısı sınırlıydı. Kadro genişliği olmasına rağmen birçok oyuncudan çeşitli sebeplerden dolayı faydalanamıyordu. Bunun yanında kullandığı oyuncuları sınırlı tutması, sürekli aynı değişiklikleri yakın süre zarflarında yapması Bilic'in oyunu okuma konusundaki sıkıntılarını ortaya koyar nitelikteydi. Aynı zamanda Bilic formunda düşüş yaşayan oyunculara bol bol kredi tanımış, onlara duyduğu güveni hissettirmişti.

Bilic oyuncuların formundan ziyade klasına güven duyan bir teknik adam görüntüsü çizdi. Olcay sahada yokları oynarken bile onu kenara almayışı, yalnızca 95 dakika süre almasına rağmen 2 gol atan Ömer Şişmanoğlu'nu Mustafa Pektemek'e tercih etmeyişi yada Kerim Frei hamlesi yerine sürekli olarak Holosko'yu kullanması bunları doğruladı. Yoksa 8 kişi kalenin önüne set çekmiş olan Trabzonspor'a karşı Holosko'yu tercih etmesinin akıl karı bir nedeni yok gibi gözüküyordu. Yada 2 kanat oyuncusunu kenara alıp skora etki etme yüzdesi en düşük olan Mustafa Pektemek'i sadece oyuna hareketlilik getirdiği için kullanmasının da bir açıklaması yok gibi gözüküyor. Millonarios formasıyla 92 maça çıkan, pozisyon bilgisi ve tecrübesi Necip'e oranla katbekat daha iyi olan Pedro Franco'yu oynatmayıp, idareten Necip'i kullanması da kafalarda soru işraeti bıraktı. Aynı zamanda oyuncuyu mental anlamda olumsuz etkileme riski de vardı. 

Transferler

Ara transfer döneminin başlamasıyla Beşiktaş'ta bazı isimler zikredilmeye başlanmıştı. Beşiktaş çeşitli hedefler doğrultusunda sansasyonel bir transferin peşine düşmüştü. Olmadı, kimilerine göre olduramadılar. Bu sansasyonel ismin yanında 2 yerli futbolcu gündemdeydi. Sağ bek, sol bek ve ön libero oynayabilen bu oyuncular için Bilic'in talimatı ısrar edilmemesi yönündeydi. Olursa takasla olmasını, ödeme yapılmasını istemediğini söylemişti. Çünkü Bilic orta sahası için box to box, yani oyunu iki yönüyle oynayabilen, bir ortasaha düşünüyordu. Atiba'yı sağ bekte kullanmak bir diğer planıydı Hırvat hocanın. Jermaine Jones bu plana uyan, maliyeti düşük, şampiyonlar ligi tecrübesi olan ve Beşiktaş'a saha içinde sadece oyun anlamında değil sorumluluk alma, takımı ateşleme gibi birçok özellik katabilecek bir oyuncuydu. Sağ bek transferinin rafa kalkmasındaki boşluklar şimdi dolmuştu.

Bilic, bir stoper takviyesi istediğini kesin olarak bildirmişti yönetime. Sivok'un sakatlanması, Bilic'in Pedro'yu ve Escude'yi tercih etmeyişi bu stoper ihtiyacını arttırmıştı. Gelecek olan stoper sezon sonuna kadar kiralık olcaktı ve sürekliliği olmalıydı. Yani tam verim alınması gerekliydi. Gelirse kimsenin hayır diyemeyeceği ve katkı sağlayacağından şüphesiz olunan bir isim vardı gündemde: Joleon Lescott. City'nin Mangala transferini sonlandıramayışı Lescott'un Beşiktaş'a transferinin şimdilik 
önünü kesmişti.

Yapılacak her transferin yapacağı katkının yanında taşıdığı uyum riski de vardı. Transfer beklediğiniz gibi gitmeyebilir, oyuncudan verim alamayabilirdiniz. Kiralıksa bu risk daha fazla demekti. Bilic ve Önder Özen ikilisi bu riski göze almak yerine; ligi tanıyan, Dünya Kupası motivasyonu olan, ligdeki birçok atmosferi defalarca yaşamış, takımları ve oyuncuları tanıyan, hızlı ve marke gücü fena olmayan Dany için ısrar ettiler. İşin idari boyutunu ve taraftar tepkisini göze alarak aslına bakarsanız kendilerini hedef tahtasına oturttular.

İlk yazımda size Bilic'in eksilerini, artılarını, kafasındakileri, ne yapmaya çalıştığını, bundan sonra ne istediğini elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Çoğu taraftarın eksi olarak gördüğü şeylere farklı açıdan bakmaya çalıştım, artıları da eksi olarak gördüm. Bana göre Bilic'in yapması gereken daha fazla rotasyon, farklı oyun sistemleri, rakibe göre yada o
yunu efektif kılmak için şok etkisi yaratabilcek değişiklikler tercih etmesi. Zira Beşiktaş'ın bir maç değil her maç Beşiktaş gibi oynamaya ihtiyacı var ve olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder