1 Eylül 2013 Pazar

Bir Kıvılcım Yeter !

Öncelikle herkese merhaba. Yazının adından başlamak istiyorum. Duman'ın şarkısından esinlendim. Bir kıvılcım yeter, hazırım bak. Evet bizim durumumuz da aynen bu. O kıvılcımı Sivas maçında fazlasıyla gördük. Umarım devamı gelir. Çünkü biz hazırız.

Öncelikle maçtan önce ayrı bir heyecan vardı biz Fenerbahçeliler'in kalbinde. Bir dönem Fenerbahçe'de de oynamış eski Real Madrid'li Roberto Carlos Sivasspor'un teknik direktörü olmuş ve Kadıköy'e gelmişti. Açıkçası maça giden birçok isim bu faktörü de esas alarak tribünlerdeki yerlerini almışlardır. ADAM GİBİ ADAM ROBERTO CARLOS diyorum sadece ve geçiyorum diğer bir paragrafa. 


Her şeyden önce çıkan kadro yine değişikti. Sow kadroya alınmamış, Caner yine sol bek, Topal yedek ve onun yerine oynayan bir Selçuk. Ve haftalar sonra lisansı sonunda çıkabilen Holmen. Aslında Sow tercihi dışında o kadar da büyük bir şaşkınlık yoktu. İleride oynayacak olan Kuyt - Emenike - Webo 3'lüsüne gerçekten çok büyük bir iş düşüyordu. Ayrıca Holmen'in de nasıl bir oyun oynayacağı merak konusuydu.

Maçın başlamasıyla beraber gelen yoğun pres birçok taraftarı sevindirdi. Malum CAS bize ceza verdikten sonra tribünlerde Aziz Yıldırım istifa diye bağıralım anlayışıyla maça gelenler bile iyi oyun karşısında sus pus kaldılar. Nitekim golü de 15 gibi erken gibi bir dakikada hakemin de yardımıyla (!) bulduk. Emenike'nin yaptığı asist ve koşusu görülmeye değerdi. Kuyt'a da işi bitirmek düştü. 


Oyun anlamında daha rahatlayan ve rakip sahada basıp orada top çeviren Fenerbahçe'yi görmek herhalde sadece beni şaşırtmadı. Herkes şaşkındı bu iyi oyun karşısında. Özellikle Holmen tercihi çok doğruydu. Yaptığı koşular, attığı paslar, rakipten dönen topları karşılamaları Güntekin Onay'ın da dediği gibi tam da modern futbolun gerekliliklerini yapıyordu resmen. Ayrıca ilk defa takım arkadaşlarıyla resmi bir maçta oynamasına rağmen iyi bir görüntü sergiliyordu. Nitekim takım bu kadar iyi oynarken üst üste Alves ve Kuyt'la birer gol daha buldu ve soyunma odasına çok rahat bir şekilde gitti.



İkinci yarı da aynı Fenerbahçe vardı sahada. Daha bismillah bile demeden Webo'nun attığı şık kafa golü farkı 4'e çıkardı. Ama burada Webo'ya asisti yapan Caner'i, ve dün akşam sahada bir bekin yapması gereken her şeyi yapan Gökhan'ı da ayrı bir kutlamak gerek. Oynadıkları müthiş oyun Ersun Yanal'ın tam da istediği gibiydi. Daha önceki takımlarda hücuma çıkarken kanatları kullanması ile bilinen Ersun Yanal akşam da maçı kanat ve bekleri sayesinde kazandı belki de. 


Ardından Sivasspor bizim savunmanın yaptığı hatalar yüzünden iki güzel gol buldu. Özellikle Cicinho'nun attığı golde Egemen'in kademeye girememesi ve yaptığı hata her ne kadar takım 4-1 önde olsa da yapılamaması gerekilen ve kulağının çekileceği bir hatadır. Emin olun maçtan sonra da Ersun Hoca Egemen'e gerekli uyarıyı yapmıştır diye düşünüyorum. Oyuna giren Alper de çok şık bir gol atarak maçın 5-2 bitmesini sağladı. Tabi Gökhan'ın yaptığı asist ve verdiği pası da her kanat oyuncusu verememez. Onu da kutlamak boynumuzun borcu.


Buraya kadar maçı anlattım. Sade ve güzel bir dille yazdığımı ve sizlere aktardığımı düşünüyorum. Ama bu maç saha dışından da önemli bir maçtı. Her şeyden önce kendilerine GFB diyen sözde Fenerbahçeli (!) insanların kurduğu bu oluşum Fenerbahçe'ye zarar vermekten başka bir şey yapmıyor.  Akşam maça "Aziz Yıldırım istifa" ve "Yönetim istifa" diye gelenler skor 4-0 olduktan sonra amaçlarına ulaşamayınca stadı terk etmek zorunda kaldılar. Öyle bir oluşum bunlar işte.

Emin olun akşam olası bir puan kaybında bu adamlar sevinecekti. Kendileri için malzeme çıktı diye. Ama yapılan istifa tezahüratlarını da anlamak mümkün değil. Aziz Yıldırım'ın bu kulüpte miadı dolduğunu en başta belki de ben söylüyorum. Tabi ki belki de spor anlamında Fenerbahçe'nin gelmiş geçmiş en iyi başkanlarından biri. Belki de en iyisi. Ama miadı dolduğunu kabul etmek şart. Hayır, hazır adam da 2 ay sonra olağanüstü kongre kararı almış. Bu tezahüratların şu anda yapılmasının nedenini anlamak mümkün değil işte. Adam zaten 2 ay sonra gidecek. Daha nedir bu istifa söylemleri ?

Sen oraya takımını desteklemeye geliyorsun. Aziz Yıldırım'ı sev ya da sevme. Ama bu adama saygı duymak ZORUNDASIN kardeşim. Beğenmediğin yanları olabilir ama sen maça "Aman me maçı ya. Önemli olan istifa tezahüratları atılsın diye gidiyorum." şeklinde düşünerek gidiyorsan sen Fenerbahçe taraftarı falan değilsin.

Ayrıca Sow olayına da girmek istiyorum. Malum Ersun Yanal Sow'u maç kadrosuna almadı ve Sow da taraftarlardan gelen yoğun sorular üzerine Twitter'dan "Bunun sebebini bilmiyorum." şeklinde bir açıklama yaptı. Maçtan sonra da Ersun Hoca Sow'a "Neden bunu söyledi ?" tarzında sitemkar bir açıklama yaptı. 

Kardeşim, birincisi adam Twitter'dan kendisine gelen soruları cevaplamış. İkincisi burada Sow art niyetli bir açıklama yapmamış. Sadece neden kadroda olmadığımı bilmiyorum demiş. Üçüncüsü Sow'u az çok tanıyoruz. Takıma ihanet edecek bir adam değildir. Yani yönetime bırakın da gideyim şeklinde bir şey söylediği için kadroya alınamamıştır da diyemeyiz. Anlayacağınız burada Sow'u objektif biri olarak suçlayamam. Ersun Hoca'yı da suçlayamam. Ama akşam hocanın "Ne derdi varsa bizimle konuşsun, biz gerekeni yaparız." açıklaması canımı çok sıktı hala da sıkmaya devam ediyor. Ne gereği var diyorum sadece ?

Uzun lafın kısası en başta da dediğim gibi bu maç bir şeylerin kıvılcımı. Ve emin olun devamı gelecek bu galibiyetlerin bu gollerin. Öyle bir oyun vardı sahada. Öyle bir his vardı her Fenerbahçe taraftarının içinde. Bakın Fenerbahçe taraftarının diyorum. Kendilerine genç diyip tribünde istifa diye bağırmaktan başka bir şey bilmeyenlerin içinde yoktur bu his. 

Son sözüm de 34. dakikada "Her Yer Taksim Her Yer Direniş" diyenlere. Bu yolda devam edin diyorum sadece. Çünkü ancak biz veya Beşiktaş bağırırsa birilerine gerekilen mesaj gidecek.

Ha bi de şu resmi de atmadan olmaz diye düşündüm. Gökhan'a ne de yakışıyor babalık.


Herkese iyi günler, iyi pazarlar, iyi hafta sonları. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder