21 Ekim 2013 Pazartesi

Fenerbahçe Ülker-Anadolu Efes

Kritik dört maçlık bir dönemeç olarak adlandırdığım serinin ikinci ayağında Fenerbahçe Ülker, Anadolu Efes’i 84-65 mağlup etti. İlk çeyrek hariç maç beklentilerime paralel gitti ve Fenerbahçe Ülker nispeten maça rahat bir şekilde noktayı koymayı bildi.

Fenerbahçe Ülker, hafta içi Budivelnik Kiev karşısında maçı ilk üç çeyrek geride götürmüş ve Zeljko’nun istediklerini ancak son çeyrekte parkeye yansıtabilmişti. Arada sadece üç günlük bir zaman farkı olmasına rağmen takımın birbirine daha fazla alışması ve rollerin ardındaki buğunun biraz daha aralanması, kriz döneminin üç çeyrek değil de sadece bir çeyrek sürmesini sağladı. Maç içindeki oyuncu performanslarında ve buna bağlı olarak takım performansın da dalgalanmalar olması oldukça normal. Sadece zaman ilerledikçe maçın başlarında yaşanan kriz döneminin muhakkak kısalacağını belirtmek gerek. Bu noktada olaya farklı bir boyut kazandırarak Kiev maçındaki kriz süresinin Efes maçından daha uzun olmasının en büyük sebeplerinden ikisinin, Ukrayna ekibinin doğru ve yüzdeli dış şut tercihlerine nazaran Efes’in de bir o kadar yanlış haliyle de yüzdesi düşük dış şut tercihleri olduğunu not düşelim. 


Fenerbahçe Ülker kabuk değiştirmeye çalışan, yenilenen bir ekip. Takımınızın başında her ne kadar Zeljko olsa da zihniyet değişimi yapılması planlanan basketbol takımlarında, savunma setleri oturana dek oyun hücum planları üzerinden yürütülmeye çalışılır. Fenerbahçe Ülker’in en azından şimdilik bu bağlamda geçer not aldığını söylemeliyim. Hücum performansı açısından kafama takılan tek nokta ise; geçen hafta Galatasaray Liv Hospital’ın başarılı dış şut yüzdesiyle perişan ettiği Oktay Mahmuti’nin yanlış 1-3-1 savunmasına, Fenerbahçe Ülker’in neredeyse başarılı hücumunun olmaması. Bu durumu maçın artık kopma noktasına gelmesine bağlayanlara ancak belirli bir yere kadar hak verebilirim gerisi laf-ü güzaf olur. Unutmadan eğer Mahmuti 1-3-1 zone’da bu kadar ısrar edecekse, bu durumun Efes’n aleyhine olacağını ve takımda 1-3-1 savunmasına uygun oyuncu profilinin neredeyse olmadığını belirtelim.

Anadolu Efes’ten bahsetmişken onlarla devam edelim istiyorum. İşlerin iyi gitmediği ve Kerem’in sakatlığının da takımı oldukça olumsuz etkilediği çok net bir biçimde ortada. Belki ligde ilk iki hafta karşılaştığı ekiplerin ligin en iyi iki takımı olması bu intibayı doğuruyor olabilir ancak ben olayın farklı bir noktada olduğu kanısındayım. Açık konuşayım, Efes’in ligdeki önemli maçlarda Kerem dışında ciddi yerli katkısı alabileceği oyuncusu olmadığını düşünüyorum. Kadro mühendisliğinin bu kadar kötü yapılması akıl karı değil. 


İki takımın da alması gereken çok mesafenin olduğu açık ancak bu yolda ilerlerken Fenerbahçe Ülker’in çok daha doğru adımlar attığı ve taraftarını takıma inandırdığı bir gerçek. Taraftar demişken artık o salonun daha etkin kullanıldığını görmek çok önemli fakat yeterli olmadığı su götürmez durumda. Fenerbahçe Ülker oyun anlamında ilerlemeye çalışırken seyircisinin de artık basketbol salon kültürü anlamında ilerlemesi gerek keza ilk adımlar oldukça olumlu.

Bir iki satır da efsane için yazmazsam ayıp etmiş olurum. Tüm salon ‘’Obradovic’’ sesleriyle inlediğinde kollarını iki yana açtıktan sonra benchi göstermesi neden bu kadar büyük bir basketbol adamı olduğunun en büyük göstergesi diye düşünüyorum. Ülke basketbolu adına korkunç derecede yanlışların yapıldığı bir ortamda Zeljko Obradovic pamuklara sarılıp korunulması, hiç kimseye verilmediği kadar değer verilmesi gereken bir insan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder