Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında GS Liv Hospital’ı 64-62
mağlup ederek sezona güzel ve kupalı bir başlangıç yaptı FBÜ. Zeljko’nun FBÜ
macerasındaki ilk kupası olması da bu zaferi ayrı bir noktada tutuyor hiç
şüphesiz ki.
Karşılaşmanın tamamının beklentilerime paralel gittiğini
belirtmeliyim. FBÜ maçın sonuna kadar oyuna ortak olabilmesi ve o son anda fişi
çekecek darbeyi indirebilmesi için GS’den daha fazla yürek koyması gerektiğini
söylemiştik maçtan önce. Nitekim Zeljko’nun öğrencileri Neven’in ilk sezonundan
bu yana göremediğimiz ve görmeyi inanılmaz derecede özlediğimiz bir şekilde
sahaya yürek koydu. Bir ara çift hane dolaylarında geri düşmelerine rağmen geri
adım atmadılar ve Emir’den normal şartlar altında beklenmeyecek derecede özel
maç sonu performansıyla kupayı müzelerine götürdüler. FBÜ oyuncularının ve
teknik ekibinin maçı ne kadar istediğini maçın sonundaki sevinçlerden, Mirsad’ın
tavırlarından ve en önemlisi Zeljko’nun yüz ifadesinden anlayabiliriz. Özetle
sahada mental anlamda rakibinden daha iyi durumda olan ve maçı rakibinden çok
daha fazla isteyen bir FBÜ vardı. Bunun oluşmasında en büyük payın koçta
olduğunu da belirtmek gerek.
Olayın mental kısmında FBÜ’nün önde olduğunu söyledik ama
FBÜ’ye maçı kazandıran sadece mental anlamda daha hazır durumda olması mıydı
sorusunun cevabı ise; tabi ki hayır. Marko’nun yokluğunun GS’de önemli bazı
noktaları ciddi şekilde aksattığını ve Domercant’ın beklenen çizgiden uzakta
kalmasının da takımın hücumdaki akıcılığını azalttığını belirtmek gerek.
Açıkçası daha iyi basketbol oynayan bir GS bekliyordum diyebilirim. Rakibinden
daha iyi şekilde, neredeyse eksiksiz sezona hazırlanmış bir takımın üstelik
geçen sezon ki kadronun birçoğunu korurken özellikle de savunmada temel şeyleri
yaparken yaşadığı sıkıntı oldukça düşündürücü. Klasik Ergin Ataman takımı
hüviyetinde bir oyuncunun ekseni etrafında şekillenen oyunun özellikle EL
seviyesindeki maçlarda sık sık lastiği patlamış kamyon gibi yuvarlanacağını
söylemek lazım. Mccaleb’in maçın başından sonuna dek Arroyo’yu çok iyi savunması,
Zoric ve Vidmar’ın pota altındaki
kararlılığı ve Domercant’ın kötü performansı
olayın mental kısmı dışında GS’ye maçı kaybettiren en mühim unsurlar
oldu.
Biraz da FBÜ’nün taktik anlamda neler yapmaya çalıştığına
bakalım. Çok iyi savunma yaptı diyemesem de iyi savunma yapmaya gayret gösteren
ve bire bir savunma kısmında inanılmaz işler çıkartan oyuncuların olduğu FBÜ
maça bu sayede tutundu. Sorumluluk alması gereken anda Kenan’ın bile çıkıp çok
rahat bir şekilde sorumluluk aldığı, herkesin taşın altına elini soktuğu bir
maç oldu FBÜ adına. 3/18 gibi inanılmaz kötü bir üçlük yüzdesi ve Bo’nun
hücumda yokları oynamasına rağmen Emir’in sorumluluk alması, Kleiza’nın en
kritik yerde şutu kaldırıp göbeğine yollaması ve Zeljko’nun son çeyrekte çizdiği,
anlattığı iki muazzam hücum seti kırılma anlarında FBÜ’nün maça tutunmasını ve
sonunda da darbeyi indirmesini sağladı.
Özetle; rolleri netleşmemiş bir takım kendisinden çok daha
hazır bir takıma karşı ciddi anlamda yürek koyarak maçı kazanmasını bildi. FBÜ’nün
alacağı daha çok yol var, takımın gerçek ritmini Kasım ayından önce bulmasının
zor olduğunu düşünsem de çok iyi sinyaller verdiğini belirtmek gerek. GS için
ise; oldukça hazır bir takımın, bu denli düzensiz ve dış atışlara bağımlı
oynaması hiç iyiye işaret değil. Arroyo’nun EL seviyesindeyken dümende çok
yıpranacağı bir EL grubunun onları beklediğini ve geçen yıl Eurocup’tan erken
elenmelerinin asla sürpriz olmadığını bu vesileyle hatırlatmış olalım.
Unutmadan dün akşam Melih’in babasından yemediği fırçayı
Zeljko’dan yediğini belirterek, tebessüm ve umut dolu bir şekilde satırlarımızı
sonlandıralım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder